Saturday, May 27, 2023

İRAN’DA YAŞAMAKTA OLAN TÜRK HALKININ TÜRKİYE İLE İLGİLENMESİNİN TARİHİ, TOPLUMSAL, KİMLİKSEL VE PIRAGMATİK NEDENLERİ VARDIR

 

İRAN’DA YAŞAMAKTA OLAN TÜRK HALKININ TÜRKİYE İLE İLGİLENMESİNİN TARİHİ, TOPLUMSAL, KİMLİKSEL VE PIRAGMATİK NEDENLERİ VARDIR

 

Méhran Baharlı

 

 

İran’da yaşamakta olan Türk halkının Azerbaycan Respublikasından daha çok, Türkiye ile ilgilenmesinin derin tarihi, toplumsal, kimliksel ve pıragmatik nedenleri vardır

Kafkasya Türklerinin Anadolu Türklüyüne olan bağları ile karşılaştırıldığında İran’da yaşayan Türk halkı soy, dil, inanç, ağız, …. açılarından Türkiye ve Anadolu Türklüyüne kat kat daha yakındır. Hatta onun uzantısı sayılır. İran’da yaşayan Türk kitlesinin soyca yüzde doksanına yakını ise geçmiş altı yüzyılda Türkiye - Osmanlıdan doğrudan Türkili ve İran’a gelmedir.

Türk halkının temel milli ve folklorik destanları, Koroğlu, Molla Nesreddin, Dede Korkut, Aslı Kerem … ya doğrudan Anadolu - Osmanlıda ya da oradan gelmiş Türklerce yaratılmıştır.

İran’daki Sünni ve Alevi (Aliallahi) Türkler, özellikle milli düşünceli olanlar, derinden Türkiye’ye bağlıdırlar.

İran’daki Türklerin milli ad ve milli kimlikleri olan “Türk”, Türkiye’nin de milli kimliyidir. Oysa Azerbaycan Respublikası’nın milli kimliyi, Rusya’nın yaratıp zorladığı köksüz ve yapmacık olan “Azerbaycanlı”dır. “Azerbaycanlı” milli kimlik olarak İran’da özellikle Azerbaycan adı taşıyan üç ostan - il dışında yaşayan Türk kitlesine, kesinlikle her hangi bir şey ifade etmez. Hatta bazen kuzeyden gelen “Azerilik” gibi, Türk halkı tarafından milli bir tehdit sayılır.

İran’da son altı yüzyılda Türk - Türkman devletleşmesi (Karakoyunlu, Akkoyunlu, Kızılbaş, Afşar ve Kacar), hepsi Osmanlı – Anadolu’dan gelme Türklerin eseridir.

Ondokuzuncu yüzyıl boyunca ve yirminci yüzyılın başında İran’da Türklerin benimsediyi Modernite, Meşrute, İttihad-ı İslam, Sekularizm gibi akımlar doğrudan Osmanlı – Türkiye’den gelmedir. Bunlara sıradan halk, gönüllü olarak ve geniş ölçüde katılmıştır. Azerbaycan Respublikası’ndan Meşrute ve sonrasında gelen akımlar ise Türk milli karakterden yoksun İrancılık, Komunizm, Devrimcilik, Rusçuluk, Totalitarism ve Terorism idi. Bir sıra aydın ve seckinlerin tersine, Türk halkı özellikle Kafkasya sınırından uzak bölgelerde yaşayan Türkler, bunları hiç bir zaman benimsememiştir.

İran’da modern Türk milli kimliyi ondokuz ve yirminci yüzyıllarda Osmanlıdan buraya gelmiş İttihad-ı İslam, İttihad ve Terakki, Jön Türk, Türk Ocaklarının yerli versiyonlarının kurulması ile zirve yapmıştır. Azerbaycan Respublikasından, kendisi de Osmanlı etkisinin sonucu oluşan kısa “Türk Musavat” dönemi dışında, Türk kimlikli her hangi bir düşünsel ve siyasi akım güneye gelmemiştir.

Türk halkı Türkili’de özellikle Batı Azerbaycan bölgesinde Osmanlıyı kendisini Ermeni, Asoru, Rus, İngiliz ve Fıransızların zülmünden kurtaran kurtarıcı bir güç ve garantör olarak görür. Azerbaycan Respublikası’nın Türk halkı ile ilgili geçmişte ve gelecekte böyle bir rol oynadığı veya oynayabileceyi söz konusu deyildir.


İran’da Türk halkı düzeyinde hiç bir zaman Azerbaycan Respublikası ile birleşme istek ve hareketleri olmamıştır. Az sayıda var olan istekler ise, Türk halkı düzeyinde deyil, Doğu Azerbaycan İlinden Türklükle sorunlu bir sıra Azerbaycancı siyasi aktivistlerde görülür. Ancak Osmanlıya ilhak isteyi, özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türk halkı arasında ve bütün Türkili’de (Urmu, Salmas, Hoy, Makı, Tebriz, Hemedan, Talış, …. böglelerinde) oldukça güçlü olmuştur. Osmanlıya ilhak isteyinin Safevi döneminden başlayarak (Azerbaycanı Osmanlıya ilhak etmek isteyen Div Sultan Rumlu, Ulama Sultan Tekeli, …) ve daha sonra Nadir Şah Afşar dönemleri olmak üzere, uzun bir geçmişi vardır.

İran’da Türk kitlelerin Türk milli kimliyini benimsemesinde Türkiye, ister dil, ister edebiyat, kültür yapıtları, filimler, turizm olanakları, Avrupalılık, yarım olsa bile demokrasi ve laiklik …. açılarından çekim merkezi, ülgü, esin ve kıvanç kaynağıdır. Azerbaycan Respublikası İran’da yaşayan Türkler üzerinde benzer bir etkiye sahip deyildir.

İran’da Türklerin kendi milli kimliklerine dönüşü, bir anlamda kendisini Rusya ve İran’ın uydurdukları anti Türk, anti Osmanlı, anti Türkiye “Azerbaycancılık”, “Azerbaycanlılık”tan kurtarması, ve son beş altı yüzyıl tarihinde olduğu gibi, Türkiye’yi yeniden keşf etmesi ve onunla her taraflı özellikle milli kimlik, dil ve siyasi bağlarını geliştirmesi ile mümkündür. Oysa Azerbaycan Respublikası’nda resmi milli kimlik, Haçlı - Paniranism - İstalinizm yapımı olan anti Türk “Azerbaycançılık” ideolojisidir. Azerbaycancılık ideolosinin ise tek etkisi, İran’da yaşayan Türk halkını milli açıdan köksüz ve kimliksizleştirmek, onu kendi tarihi ile Türkik dünyasından koparmak, parçalayıp Farslaştırmasına yardım etmektir.

Bizim durum bu bağlamda Moldova’nın durumuna benzer. Moldova’nın kendine ve kendi köklerine dönüşü, Romanya’ya kucak açmakta olduğu gibi, bizim de kendimiz ve özköklerimize dönüşümüz Türkiye’ye yönelmektedir. Zaten bugün Kafkasya’da Azerbaycan Respublikası diye bir şey var ise, o da Güney Kafkasya aydın ve seçkinlerinin vaktiyle ve yerinde olarak Osmanlı etkisi altı ve işbirliyine girmesinin bir sonucudur.

İran’da Türk aydınlar ve özellikle Türk kitlesinin Osmanlı - Türkiye meseleleri ile yakından ilgilenmesi ve onlara karşı duyarlı olması, tarihi açıdan Paniranism, Haçlı Avrupa, Rusya ve Ermenistan’ın yirminci yüzyıl boyunca korkulu rüyası olmuştur. Çünkü yalnız bunun Türkili’ni bağımsızlığa götürme gücü vardır.

Fars Şiacılık, Safevicilik, Çaldırancılık, anti Osmanlılık, anti Türkiyelilik … Türk halkını kendine yadlaştırma aracları, ve İran - Fars milli kimliyinin temellerinin en önemlileridir. Bunun tersi de doğrudur. Fars Şiacılık, Safevicilik, ve Çaldırancılığa karşı çıkarak Osmanlı ve Türkiye’yi yeniden keşf etmek, özüne dönüş ve Türk milli kimliyinin temelidir.

İran’da yaşamakta olan Türk halkının yeniden Türkiye ile ilgilenmeye başlaması bu gerçeyi gösterir: İran, Rusya, Ermenistan ve Haçlı Avrupa’nın Türk halkında yaratmak istedikleri anti Osmanlılık, anti Türkiyelilk duygusu ve milli kopukluk iflas etmiştir. Yirminci yüzyılda Tebriz ve çevresinde bir sıra seçkinde yaratılan geçici anti Osmanlılık ve anti Türkiyelilik yanlışlığı, yine de tarihin kendi doğal akışında Türk halkının eli ile yavaşça düzeltilmeye başlamıştır. Bu, sevindirici bir durumdur.

Özellikle doğu bölgelerinden (Tebriz, Erdebil, Sarab, Muğan …) olan bir sıra İrancı, Azerici, Azerbaycancı, Azerbaycanlıcı seçkin ve siyasi aktivist, bu doğal ve oldukça yararlı ve gerekli olan sürece karşı çıkmaktadır. Oysa onlar bu aymazlığın yerine, Türk halkını, Türk tarihini ve Türk milli çıkarlarını öyrenip izlemeli, ve onlara uymaya çalışmalıdırlar.

Azerbaycan Réspublikası İran’da yaşamakta olan “Türk millet”ine uydurma “Azerbaycan milli kimliyi”ni dayatma gibi, mafya ile iç içe olan lümpen ve şarlatan Türk düşmanlarını da “Lider” diye sırımaya son vermelidir. Bizim milletin milli ad ve milli kimliyinin Türk olduğunu danmakta ısrar edenler, “Lider” deyil, olsa olsa “Hâin” olabilirler. Bu hâinleri bize milli ve lider diye sunanlar, Türk halkının dostu olamazlar ....

No comments:

Post a Comment