Muzaffereddin Şah Kacar Osmanlı büyükelçisine:
Farsça değil, Türkçe konuş!
Son yazımda ilginç bir tarihi olayı anlatıyorum. Osmanlı büyükelçisini Muzafferedin Şah Kacar kabul ediyor. Büyükelçi hitabesini Farsça yapmaya başlıyor. Muzaffereddin Şah büyükelçiye “Türkçe konuş, biz Türkçe biliyoruz” diyor. Ancak Osmanlı büyükelçisi Farsça hitabına devam ediyor...
Çok ilginç. Bu gösteriyor ki yirminci yüzyılın başlarında Osmanlı devlet adamlarından bir kesim İran’ı zorla Farsla eşit yapmaya çalışıyordu. Osya o dönemde Farslar nufusun sadece yüzde onu ve Türkler görece çoğunlukta idi. Ayrıca İran’a son bin yılda olduğu gibi bir Türk sülalesi -Kacar hanedanı -egemen idi.
İsmayıl Gaspiralı, Ruşeni Bey Barkın, Süleyman Nazif, Rıza Nur, Munis Tekinalp, Fahreddin Şevket, …. gibi Osmanlı aydın, tarihçi ve siyasileri bu yanılgı ve yanlışı düzeltmeye çalıştı. Önemli ölçüde de insanları doğru bilgilendirmeyi başardı. İttihad ve Terakki son dönemlerinde bu gerçeği benimsedi …
Ancak Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra İran’ı Farsla eşit tutma yanlışlığı, hatta onu Farslaştırmaya çalışan Türk düşmanı ve Ariya ırkçısı Pehlevi rejimini destekleme, Türkiye burokrasisi ve akademisine hakim oldu, resmi devlet görüşü ve duruşu haline geldi.
Günümüzde buna ek olarak Türkiye’de bir kesim İran’da yaşayan ve tek bir milli grup olan Türk halkını, bir çeşit dışardan yapılan Milli Kimlik Mühendisliği ile, zorla bölüp parçalamaya, ve Azerbaycan bölgesinde olan kısmını Azeri`leştirmeye – Azerbaycanlı`laşırmaya çalışıyor.
Oysa İran’da bütün Batı Oğuzlardan oluşan tek bir Türk milleti (ve bütün Doğu Oğuzlardan oluşan tek ve ayrı bir Türkmen milleti) vardır. Türk millet ise bütün ülkeye dağılmış, İran’ın kuzeybatısında kompakt olarak yaşadığı bölge de, Azerbaycan değil, TÜRKİLİ’dir. Azerbaycan bölgesi, Türkili’nin sadece kuzey yarısının adıdır ….
مظفرالدین شاه به سفیر عثمانلی: «تورکی صحبت کن، ما تورکی میدانیم»؛ و
«قاجار و عثمانی، یک ملت و یک دولت واحده»
No comments:
Post a Comment