“FARS MİNİ EMPERİYALİZMİ”NİN “ŞÎİ HİLÂLİ” VE ÇÖKMESİ
Fars milleti, İran'da yaşayan milletlerden sadece biri ve sayıca Türk milletinden sonra gelen ikinci milli grubudur. Ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren Haçlı Batı ve İngiltere’nin desteyiyle (Türk karşıtı Meşrutiyet hareketi, Rıza Han'ın askeri darbesi, Pehlevi hanedanlığın kurulması sonucunda), bu çokuluslu ülkede siyasi hakimiyeti gasp etmiş ve kendi tekeline geçirebilmiştir. “Pehlevi Şahlığı”, Fars ulusal tipolojisine sâhip, yarı laik bir pan-İranist devletti. (Rıza Şah aslen bir Kafkas Türkü, Muhammed Rıza Şah’ın annesi Kafkas Türkü ve babası aslen Kafkas Türkü, onun veliahtı Rıza Pehlevi’nin babası aslen Kafkas Türkü ve annesi yarı Türk, Rıza Pehlevi’nin eşi Yasemen Pehlevi de bir Zenganlı Türktür. Bu durumda Türk kökenli olmaları nedeniyle Pehleviler “Mankurt Türk” olarak sınıflandırılabilir). “İran İslam Cumhuriyeti” de Fars ulusal tipolojisine sâhip bir pan-İranist devlettir. Bu devlet Fars milletinin ulusal dîni olan Şîiliyin köktendinci versiyonu ile birlikte Haçlı yapımı olan ve Türkman Afşar ile Kacar devletleri tarafından terk edilen Türk karşıtı “Safevi Doktrini”ni yeniden kendisinin iç ve bölgesel istratejisi olarak benimsemiştir.
Safevi Doktrini: Safevi hanedanının Türk karşıtı üç şahı (I. Şah İsmayil, I. Şah Tehmasb, I. Şah Abbas) döneminde Haçlılarca oluşturulan Safevi Doktrinin temelleri şöyle sıralanabilir: Türk ve Arap milletlerine ve Müslümanlara karşı Avrupa Haçlı ve Batı emperyalist devletlerin piyonu, vekil ve vurucu gücü olarak hareket etmek; Türk Dünyasını ikiye parçalayarak doğusu ile batısı arasında aşılmaz bir bariyer oluşturmak; Kafkasya, Mezopotamya ve Şâmât’ta hakimiyet kurarak Türkiye'yi doğudan ve güneyden kuşatmak; İran içinde Türklere ve Araplara yönelik dilsel ve ulusal soykırım uygulamak; ülkede Alevi (Gâlî Şîiler), Zeydi ve Sünni grupları kanlı bir şekilde bastırmak ve bu grupları kılıçla Fars milli dîni olan İmâmi Şîiliyine dönüştürmek; ancak ülke dışında Alevi, Zeydi ve Sünni gurupların bilgisiz ve naif inananlarını aldatıp kullanışlı araç olarak Haçlı devletlerin emperyalist çıkarlarını ve kendi Fars mini emperyalist heveslerini gerçekleştirmek için istismar etmek ve kötüye kullanmak, .... Farsçayı kutsal dil bilmek, aşırı Ermeniseverlik ile fanatik Yahudi karşıtlığı da, Ermeni kilisesi ve Avrupalı Haçlılar tarafından Safevi Doktrininin özüne entegre edilen diyer önemli özelliklerdir.
Son onyıllarda İran İslam rejiminin katı Panİranist-Şîi köktenci olan yönetici çekirdeyi, yani lider Hamneyi, Devrim Muhafızları, Şîi Mollalar yetiştiren İlmiye Havzaları ve devlete bağlı Şîi dinadamları, Fars İmparatorluğu sanrısına kapılıp bölgede saldırgan biçimde Safevi Doktrinini uygulamaya koyuldular, ve bu doğrultuda mini emperyalist maceralara atıldılar. Oluşturmak istedikleri "Şîi Hilâli", "Fars Dilliler Dünyası", "Aryan Birliyi" ve "Küresel Anti-Türk Kulübü", bu Fars İmparatorluğu sanrısının ve Farsistan mini emperyalist macerasının bileşenleridir. İran İslam Cumhuriyeti'nin bunları oluşturmaktan amacı, Çin ve Tacikistan ve Afganistan'dan Azerbaycan Cumhuriyeti, Gürcüstan ve Ermenistan'a, Irak ve Suriye ve Lübnan ve Yemen ve Filistin’den Anadolu'nun ortası ve Akdeniz ile Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kendi arka bahçesine dönüştürmek, Pers İmparatorluğu veya "Büyük İran" - "İranşehr"i yeniden kurmaktır.
Şîi Hilâli: İran İslam Cumhuriyeti, Fars ulusal dîni olan İmâmi Şîilik temelli dîni pan-İranizm'i benimsemiş bir devlet olarak, bölgenin Şîileri ve Alevilerini (Gâlî Şiilerini) kendine bağlı hale getirmeye, onları kendi maşası ve vekil gücüne dönüştürmeye, ve böylece bir Şîi Hilâl (kendi adlandırmalarına göre “Direniş Ekseni” veya “Direniş İmparatorluğu”) oluşturmaya çalışmış ve çalışmaktadır. Bu amacına da belli ölçüde ulaşmıştır. Nite kim Irak'ın, Lübnan'ın, Afganistan'ın, Pakistan'ın, Bahreyn'in, Suudi Arabistan'ın, ve Türkiye'nin Şîileri; Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Talışları ve Yemen'in Zeydileri ve Suriye'nin Nusayrileri, hatta Türkiye Alevilerinin ve özellikle Milli Görüş çizgisindeki Sünni İslamcıların bir kısmını, Filistin’de Hamas ve İslâmî Cihat gibi bir sıra Sünni İslamcı örgütleri kendi yandaş veya vekilleri haline getirmeyi, ve de Irak ile Lübnan’ı adeta arka bahçesine dönüştürmeyi başarmıştır.
Bu doğrultuda İran İslam Cumhriyeti Devrim Muhafızlarının Kudüs Gücü aracılığıyla bölge Şîilerinden birçok silahlı veya terörist grup kurmuştur. Örneyin Lübnan Şîilerinden Hizbullah, Afganistan Şîilerinden Fatimiyyun, Pakistan Şîilerinden Zeynebiyyun, Azerbaycan Şîilerinden Hüseyniyyun, İrak Şîilerinden Haşd-i Şaabi, Leşker-i Bedr gibi. Ayrıca İran İslam Cumhriyeti, Suriye Nusayrilerinin önemli bir kısmının, hatta Filistin Sünnilerinin bir bölümünün dînini Fars milli dîni olan Şiiliye dönüştürebilmiştir.
İran İslam Cumhriyetinin bu alandaki en büyük başarısızlığı, Fars Şîi Hilâli’nin halk arasında geniş yer bulamadığı Azerbaycan Cumhuriyeti'dir. Nitekim burada sadece Kudüs Ordusu’na bağlı "Hüseyniyyun" gibi terör grupları kurmayı başarabilmiştir. İran’ın içinde bile Şîi Hilâlin temeli zayıf ve titrektir. İran halklarının çoğunluğu, bu arada bu ülkede yaşayan Türk milletinin önemli bir kısmı, Şîi Hilâl – Direniş Ekseni’ne karşı çıkmakla kalmamış, topluca Fars dîni olan İmâmi Şîiliyi terk etmektedirler.
Fars Dilliler Dünyası: Tahran Farsçası’na dayalı dilsel pan-İranizm'e inanan İran İslam Cumhuriyeti, bu lehçeyi Tacikistan ve Afganistan'daki Derice ve Tacikçe konuşanlar, hatta Kafkasya Tatları ve Talışları arasında yaygınlaştırmak için ciddi ve sistematik çaba gösteriyor. Amaç, Çin sınırlarından Kafkasya’ya dek uzanan; İran, Afganistan ve Tacikistan’ı içine alan birbirine bitişik geniş bir Farsça konuşulan coğrafya oluşturmaktır. Tahran Farsçası’na karşı Afganistan'ın Derice konuşanları arasında sınırlı direniş gösterilse de, İran İslam Cumhuriyeti bu alanda da göreceli bir başarı elde etmiştir. Nitekim Tahran Farsçası Afganistan'ın Tacikleri, Derice konuşan Hazaralar ve Kızılbaşlar arasında hızla yayılıyor. (Afganistan'ın Hazaraları ve Kızılbaşları, sırasıyla Moğol ve Türk kökenli olmalarına rağmen, uzun zamandan beri Fars dîni olan Şîiliyi kabul etmeleri ve dillerinin de Dericeye dönüşmesi nedeniyle kolayca Fars İran Devletinin oyuncağı ve kurbanları olabilmektedirler.)
Aryan İttifakı: Irkçı pan-İranizm ve Türklerle Arapların alçak ırktan olduklarına inanan İran İslam Cumhuriyeti Devleti, bölgedeki ve dünyadaki sözde Aryanlar arasında Türklere, Araplara ve Müslümanlara karşı iç, orta, ve dış çember veya dâireden oluşan bir ittifak oluşturmaya çalışıyor. Bu Aryan ittifakının iç dâiresi, İran ve komşu ülkelerdeki Kürtler ve Zazalar (Türkiye), Talışlar ve Tatlar (Azerbaycan Cumhuriyeti) ve Feyliler (Irak) gibi İranik dilli gruplardır. Orta çemberi Ermenistan, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ile Sırbistan ve Hindistan gibi Türkofobik (Türk düşmanı, Türkten korkan) ülkelerden oluşur. Dış çevresini ise Türk karşıtlığının küresel odağı ve Orta Çağ Avrupa devletlerinin emperyalist ve Haçlı politikalarının devamçısı olan Fıransa ve hatta Almanya oluşturmaktadır.
"Küresel Türk Karşıtı Kulüp ve İttifakı": Anılan projelere ek olarak, İran İslam Cumhuriyeti, her hangi bir nedenle Türklerle sorunu olan devletlerin katılımıyla "Küresel Türk Karşıtı bir klub ve İttifak" oluşturmaya çalışıyor. Buraya Doğu Türkistan sorunu olan Çin, Osmanlı anıları ve bazı Türkiye yöneticilerinin İhvan İslamcılığı eyilimlerinden rahatsız olan Arap devletleri, topraklarındaki özerk Türkik Cumhuriyetlerin bağımsızlığından korkan Rusya gibi devletler dahildir.
Dağılma Süreci
Fars mini-emperyalizminin sanrıları son yıllarda art arda darbeler aldı ve özellikle onun Şîi Hilâl bileşeni geçtiyimiz yıl çöküş sürecine girdi. Tacikistan Devletinin İslamcılığa karşı şiddetli direnişi, Azerbaycan Devletinin İran'dan ihraç edilen Fars Şîi fanatizmine karşı aldığı etkili önlemler, İran'da yaşayan milletlerin artan biçimde laikliye yönelmeleri ve Şîilik hatta İslam'dan topluca ayrılmaları, ve de İran Derin Devletinin bütün makroplan ve istiratejileriyle sorunu olan Türk Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanı seçilmesini göz ardı edersek; Fars Şîi Hilâli’ne indirilen son darbeler şöyledir:
1- Devrim Muhafızları’nın Kudüs Ordusu komutanı, Kasım Süleymani’nin Trump tararından öldürülmesi. Kasım Süleymani Kudüs Ordusu komutanı ve Şîi Hilâli’ni oluşturan vekil güçleri yaratan, eyiten ve yöneten en yüksek rütbeli Fars ve Türk düşmanı makamdı.
2-Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Güney Kafkasya'da İran, Fıransa ve Haçlı Batı devletlerinin oluşturduğu Artsak adlı vekil uzantısını ortadan kaldırması ve Ermeni işgaline son vermesi. Bununla da Fars İran Devleti'nin bu bölgedeki etkisi etkili bir şekilde azaldı ve Türkiye yüzyıl sonra yeniden Kafkasya’ya geri döndü.
3-Fars yayılmacılığına olumlu bakmayan Peştun Taliban’ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesi.
4- İran'ın bölgedeki en önemli vekil gücü olan Lübnan’daki Hizbullah'ın (ve Gazze’deki Hamas’ın) İsrail tarafından bastırılması ve başının ezilmesi
5- Türkiye'nin Esed Rejimi muhaliflerine etkin desteyi ve İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırıları sonrasında Suriye'de Esed Baas Rejimi’nin devrilmesi.
Ardarda indirilen bu darbeler, Fars mini-emperyalizminin Şîi Hilâl bileşeninin Lübnan ve Kafkasya'daki kollarını koparttı, ve Suriye'deki omurgasını kırdı. Bununla da Fars İran Devletinin yayılmacı ve bölgeyi istikarsızlaştırma ve diyer maceraperestlikleri ile yüzleşme ve çatışma alanı İran içine taşınmış oldu. Bu da er ya da geç "Farsistan iç sömürge sistemini" hedef tahtasına oturtacak ve Farsistanın İran'da Fars olmayan milli bölgeler üzerinde kurduğu koloniyal egemenliyini zayıflatıp çöktertecektir (Türkili, Arabistan - Alahvaz, Kaşkayurt, Afşaryurt, Halaçorda, Türkmenyurt, Beluçistan, Kürdüstan, Loristan, Laristan, Gilan, Mazandaran vb.). Böylece Fars toplumu sonunda kendi doğal sınırları, onun âit olduğu ve ona âit olduğu yere, Farsistan’a geri itilecektir.
No comments:
Post a Comment