Ucanlı Muallim
Ahmed Feyzi Efendi’den Milli bir Türkü
"Türk
Bahadırları" Savaş Türküsü
Hasmı durup
beklemeye yok lüzum
Gösterelim hep
bir uğurdan hücum
İşte pozuldu,
kaçıyor hasm-i şûm
Haydı yiyitler,
çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr
atalım düşmana
26 Mayıs, 1897
Méhran Baharlı
Bu koşuk Ucanlı (Tebrizli, Sarablı) Muallim Ahmed Feyzi’nin Türk-Yunanistan savaşları (Otuz Gün Savaşı) sırasında söylediyi milli koşuklarından biridir. Muallim Feyzi yüz otuz yıl bundan önce yazdığı bu koçaklamasında Türk İslam Ordusu’nu yüreklendirerek alkışlamıştır. O bu koşukta Osmanlı Dilâverleri ile birge, Türk Bahadırları, Cenk Erleri derimlerini de kullanmıştır. Bu koşuk, İrandan olan Türkler tarafından yaratılan ve kendinde modern Türk milli bilincini yansıtan ilk edebi örneklerdendir.
1897 yılında Osmanlı Ordu’su Yunan Ordusu’nu üç hafta içinde ezip geçti. Atina’yı ele geçirme an meselesi idi. Başbakan Halil Rafet Paşa, Sultan Abdülhamid’e Atına’nın alınmasını önerip ötündü. Rusya Çarı İkinci Nikola savaşın durdurulmasını istedi. Sultan Abdülhamid’in isteyi üzere savaşkes anlaşması izbasıldı. Osmanlı Ordusu geri çekilince Yunanıstan’ın başlattığı savaş bitmiş oldu.
HARP ŞARKISI (SAVAŞ TÜRKÜSÜ)
Bir zâbitin maiyetine hitabı:
Gayret! Hasmın yüzü dönsün geri
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Türk bahâdırları, cenk erleri
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Düşmanı tazyîkle meydan alın
Fırka pozun, saf dağıtın, şan alın
Gayret edin, korku verin, can alın
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Sâıkaveş esliheniz ışılasın
Göysüne mermileriniz işlesin
Avn-i İlâhî sizi alkışlasın
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Hûn-i adûdan dereler akmalı
Onda giden gövdelere bakmalı
Kelleleri süngülere takmalı
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Pîş ü pes-i askere olmuş delîl
Sûre-yi fethi okuyor Cebrail
Cümlemizin nâsiri Rabb-î Halil
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Düşman-i dûnu edelim hâr ü zâr
Tâ ecel âğûşûna etsin firar
Yurdunu vîran, yuvasın târ ü mar
Arş! Ey Osmanlı dilâverleri
Maiyetin cevabı:
İşte bizim de budur âmâlimiz
Doğdu bugün neyyir-i ikbâlimiz
Şâhid-i akvâldir ef’âlimiz
Haydı yiyitler, çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr atalım düşmana
Biz ki behin asker-i Osmâniyiz
Pâdşeh’in bende-yi fermânıyız
Bîşe-yi harbın kızıl aslanıyız
Haydı yiyitler, çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr atalım düşmana
Eyleyelim hûn-i adûyu nisâr
Arsa-yi harbı edelim lâlezâr
Gösterelim âleme rengin bahâr
Haydı yiyitler, çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr atalım düşmana
On nefere kurşunu bir atmalı
Zâbitini askerine katmalı
Düşman evin od gibi patlatmalı
Haydı yiyitler, çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr atalım düşmana
Hasmı durup beklemeye yok lüzum
Gösterelim hep bir uğurdan hücum
İşte pozuldu, kaçıyor hasm-i şûm
Haydı yiyitler, çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr atalım düşmana
Hep bir ağızdan:
Bak kaçıyor askeri, baştan başa
Velvele versen nola dâğa, daşa
Pâdşehim çok yaşa!, binler yaşa!
Haydı yiyitler, çatalım düşmana
Tîğ-i şererbâr atalım düşmana
Muallim Feyzi
Sözlük
Adû: düşman
Âğûş: kucak, koyun
Akvâl: sözler
Arsa: alan
Avn-i İlâhî: Tanrının yardımı
Bahadır: Kahraman
Behin: en iyi, üstün
Bende: kul
Birge: birlikte
Bîşe: sazlık, küçük orman
Delîl: Kılavuz
Dilâver: Bahadır, Yılmaz
Dûn: alçak, hakir
Ef’âl: ameller, eylemler
Eslihe: silah
Hâr u zâr: zelil
Hûn: kan
Hûn-i adû: düşmanın kanı
İzbasmak: İmzalamak
Koçaklama: hamâsi şiir
Koşuk: Şiir
Lâlezâr: kızıl renkli lâle bahçesi
Maiyet: bir üst görevlinin yönetimi altında çalışanlar
Nâsir: yardım eden
Neyyir: güneş
Nisâr: serpme, dağıtma, saçma
Ötünmek: rica etmek
Pîş ü pes: ön ve arka
Rengîn: boyalı
Sâıkaveş: Şimşek gibi ışıltılı
Sûm: uğursuz
Şâhid: tanık
Şererbâr: kıvılcımlı, ateşi olan
Târ u mar: darma dağın, Türkçe kökenlidir
Tîğ: kılıç
Ucan: İranın Türk kuzeybatısının–Türkili’nin Azerbaycan bölgesinde bir
kent.
No comments:
Post a Comment