İRAN’IN FARS-Şİİ DERİN DEVLETİ
SÖZCÜLERİNDEN RÂİFİPÛR:
İRAN, TÜRKİYE ALEVİLERİNİ
ÖRGÜTLEMELİ VE KULLANMALI; ERDOĞAN’IN İRAN’IN SABRININ TÜKENDİYİNİ ANLAMASINI
SAĞLAMALI.
Geçen aylarda İran İslam Cumhuriyeti birden bire Azerbaycan Cumhuriyetini askeri olarak tehdit etti ve bu ülkeye karşı topyekun siyasi ve propaganda savaşı açtı. Bu kampanyanın asıl amacı, bildirilenin tersine İsrail’in Azerbaycan Respublikası’ndaki varlığı deyil, İran devleti ve Fars milliyetçiliyinin uykusunu kaçıran Türkiye’nin yeniden Kafkasya’ya girmesi gerçeyi idi. İran’ın gözünde ve doğru olarak Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi, tekrar Kafkasya’ya dönmesi, Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi tekrar İran’a dönmesinin habercisidir. Bu da nufusunun yarısına yakınını Türklerin oluşturduğu İran’da, Fars hakimiyeti için ölümcül bir tehditdir.
İran devleti ve Fars-Şii milliyetçiliyinin kendine karşı tanımladığı yaşamsal tehdit ve istiratejik düşman, Türkiye’dir. Son olaylarda İran Şii-Fars devleti ile birlikte bütün Fars siyasi yelpaze, dincisinden milliyetçisine, sekülerinden soluna, yurt içi ve yurt dışında hepsi histerik bir Anti Türk ve Anti Türkiye öfkede birleştiler ve Türkiye tehdidini yok etmek için akıllarına gelen her türlü gerçekçi ve absurd yol ve senaryo ve öneriyi dillendirmekten de çekinmediler. Bu öneriler arasında İran’ın Yunanistan, Fıransa, Kıbrıs Rum kesimi, Hindistan vs ile Türkiye’ye karşı ittifak kurması, Türkiye Kürtlerinin terörist ve silahlı mücadilesini daha açık biçimde desteklemesi, Ermeni Soykırımını tanıması, Türkiye’ye gaz ihracatının durdurulması, Türkiye’yi Asya’dan Avrupa’ya giden petrol ve gaz boru hatları projelerinden dışlama gibi düşünebilecek her şey vardı.
Râufipûr’un öneri paketinde var olan ilginç nokta ise, İran’ın Türkiye’deki Alevileri örgütlemesi ve onlardan yararlanması, ve üstükapalı olarak Aleviler ve Şiilerini İran’a bağlı askeri bir taburda örgütleme gerektiyidir.
Râifipûr’un Türkiye tehdidine
karşı İran devletine almasını önerdiyi önlemler:
Azerbaycan Cumhuriyeti dosyası ile ilgili en ufak tereddüt olmadan alınması gereken âcil önlemler:
1-İranlı ve Azerbaycanlı
muhatipler, (özellikle İran’ın Türkleri ve Azerilerine yönelik) Azerbaycan
dosyasını, Sovyetlerin dağılmasından şu ana dek olan seyri, yeniden ve doğru
okumak ve bununla ilgili var olan şüphelere yanıt vermek
2-Azerbaycan dosyasını şu anki
beceriksiz veya şüpheli sorumlularının elinden almak (başkalarını
görevlendirmek)
3-Hüseyniyyün Taburu’nu (şuanda
Suriye’de bulunan gayretli Şii Azerbaycanlılar) takviye etmek ve onu hızla
Ordu’ya dönüştürmek, Küdüs Güçlerinin [Afganistanlı Şiilerden oluşturduğu]
Fatimiyyün ordusu konusunda yaptığı gibi.
4-İran, Mosad’ın Azerbaycan
Cumhuriyetindeki üslerine hızlı ve keskin biçimde askeri saldırılar yapmalıdır
(Erbil’de yapılanlara benzer)
5-Ermenistan’ın güneyinde İran’ın
askeri üsü, en hızlı biçimde kurulmalıdır (Ermenistan’ın isteyine uygun olarak)
6-Öteki bölgelerde Siyonist rejime baskı uygulamak
7-Mazenderan denizinin şu anki hukuki statusunu (Baku rejiminin onu nakz
etmesinden dolayı) kabul etmemek
8-Erdoğan’ın İran’ın sabrının tükendiyini anlamasını sağlamak
9-Türkiye ve Suriye Alevilerinin büyük potansiyelinden yararlanmak ve
orada net - örgütlenme oluşturmak
10-Azerbaycan Şiilerinin siyonist propagandadan son otuz yılda kirlenmiş kafalarını (ve de bu alandan sorumlu İranlı mediyanın şüpheli ve mutlak sessizliyini) temizlemek için, güçlü ve çeşitliliyi olan propaganda yayın kurumları kurmak.
20 Ekim 2020
Râifipûr’un önerilerinin sonu.
Bir Kaç Düşünce:
Osmanlı devleti yirminci yüzyıl başlarından beri, Osmanlı dışında tek bağımsız Müsülman devlettir diye, İran’a hakim Türk Kacar devletini destekliyordu. Bu dönemde Osmanlı ve Kacar devletleri bir çok dış ve iç alanda tek millet-tek devlet gibi davranıyor, Osmanlı aydını da İran’da yaşayan Türk halkını kendisinin devamı olarak görüyordu. Bundan dolayıdır ki 1900da İran’da ilk kez Türkçe eyitim yasaklandığında, buna ilk ve en etkili itirazı İkinci Sultan Abdülhamid yaptı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında hem Osmanlı makamları hem de İttihat ve Terakkiciler Türklük - soydaşlık temelinde doğrudan İranda yaşayan Türk halkını desteklemeye ve onlara bir milli devlet kurmaya yöneldiler. Kafkasya’da Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurulduktan iki hafta sonra da Türkilinde (İran’ın Türk olan kuzeybatısında) Urmulu Cemşidhan Subataylı Afşar yönetiminde “Türk İttihat Devleti”ni kurdular.
Osmanlı ve Kacar Devletleri yıkılınca bu durum deyişti. İranda katı Anti Türk olan bir Fars devleti, “Pehlevi sülalesi” kuruldu. Rıza Şah ilk günden İranda yaşayan ve çoğunluk olan Türk halkını Farslaştırmak ve Türkçeyi yok etmek için resmi devlet politikaları oluşturdu ve uygulamaya koydu. Kemalizm Türkiye’de iyice yerleşince Atatürk - Rıza Şah’ın İranda Türk medeni ve dilsel soykırım yaptığını bildiyine rağmen- geleneksel İran politikasında U dönüşü yaparak, Anti Türk ve Fars milliyetçilerinin kontrolunda bulunan İran devleti ile istiratejik ittifak kurdu. Bu İttifak bir anlamda Türkiye devletinin yeni İran devletine, kendi Türk halkına etnik ve dilsel soykırım yapmasına bundan sonra Türkiye’nin karşı çıkmayacağı güvencesini vermekti. İran devleti bu güvenceyi alınca, İranda Türklüyü ve Türkçeyi topyekun yok etmeye girişti. Bu güvence Atatürk’ten sonra da devam etti, günümüzde de devam ediyor ...
Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan ve İran başta olmak üzere bölge Türklerinin tarihsel düşmanı Avurpa’da Fıransa ve Ortadoğu’da İran’dır. Yunanistan, Ermenistan, Kürt terörü vs tehdidleri bunların yanürünüdür.
Fars hakimiyetinin devam etmesi durumunda, ve bir iki kuşak sonra bütün İran ile Afganistan Türklerinin şu anda hızla devam eden Farslaştırılma süreci sonunda, Türkiye sınırından Çin sınırına dek uzanan ve katı Anti Türk-Anti Türkiye olan kocaman bir Fars imparatorluğu oluşacaktır. Böyle bir Fars heyülası sadece Türkiye deyil, bütün Türkik dünyasını tehdit eder güçtedir.
Bundan dolayı Türkiye, Fars hakimiyetli İran’ı milli tehdit olarak görmeli ve onu etkisiz hale getirmeye çalışmalıdır. Fars Hakimiyeti ile isitratejik ittifak kurmak, son ambargolarda olduğu gibi onu kurtarmak, üç artı üç ( 3 + 3 ) önerisiyle tekrar İran’ı Kafkasya’ya sokmak vs deyildir.
Bir Kaç Öneri:
Türkiye İrandaki Türkik halklarla ilgili Kemalist dönemi kavram, mentalite ve terminolojiyi büsbütün terk etmelidir. Ve yeni politikalarını şu temeller üzerine kurmalıdır:
1-İranda dört Türkik halk vardır: “Türk” (Batı Oğuzlar), “Türkmen” (Doğu Oğuzlar), “Halaç” ve “Kazak”. İranda “Azeri” diye bir halk yoktur. Türkiye İrandaki Türk halkının “Azeri” adlandırmasını yasaklamalıdır. İranda Türk halkının konuştuğu dil de Türkçe’dir, Azerice ve ya Azerbaycan Türkçesi deyildir. Lehçe grupu adı olarak, İrandaki Türkçe lehçeleri topluca “Türkman lehçeleri”dir.
2- Türkiye İrandaki Türkleri kendi uzantısı -ve ne Azerbaycan Respublikası uzantısı- olarak görmelidir. İranda yaşayan Türk halkı (Batı Oğuzlar), Anadolu Türklerinin iki yönlü uzantısıdır. Birincisi İranda yaşayan Türkler Anadolu’ya geçen Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlıların atalarıdır. İkincisi Anadolu’dan İran’a geçen Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Kızılbaş Türkmanlar, İranda yaşayan Türklerin etnik oluşmasında belirleyici rolleri olmuştur.
Zaten İranda Azerbaycan Respublikası sınırlarına yakın Doğu Azerbaycan ili dışındakı Türkler, milli kimlik açıdan Azerbaycan Respublikasına deyil, Türkiyeye daha yakınlık hiss ediyor. Örneyin bunlar kendilerini hala Türk adlandırıyor, Azerbaycanlı deyil.
Türkiye’nin İrandaki Türkleri kendi uzantısı görmesi gerektiyinin, yukarıda anlatılan tarihi ve kimlik nedenlerden başka, siyasi nedenleri de vardır:
-Azerbaycan Respublikasının İran
Türkleri konusunda bu ülkeye mudahile etme gücü yoktur. Bu ülke hala Karabağ’ı
tam olarak Ermeni işgalinden kurtaramadı ....
-Azerbaycancı söylem İranda yaşayan Türk halkını Azerbaycanlı olan ve Azerbaycanlı olmayan diye ikiye bölüyor, milli kimlik kargaşası yaratıyor ve İrandaki Türk halkını siyasi güç olmaktan çıkarıp yok olmasına zemin yaratıyor. Oysa Türk odaklı söylem, Birinci dünyada savaşı yıllarında Osmanlının benimsediyi İttihadi İslam söylemi gibi, İranda yaşayan bütün Türkleri birleştiriyor, milli oyanışlarını hızlandırıyor ve onların siyasi bir güç merkezi haline gelmesine zemin yaratıyor ...
3-Türkiye Devleti, “Sınırların Dokunulmazlığı” ve “Ülkelerin İçişlerine Karışmama” ilkelerini, “Etnik Ve Medeni Soykırım”a onay vermekle bir birine karıştırmamalıdır. İranda devlet Türk halkına karşı acımasız bir etnik ve dilsel soykırım uyguluyor. Türkiye bu ülkenin sınırlarının dokunulmazlığı ve içişlerine karışmamaya taahhüd etmeli, ancak İran devletinin bu ülkedeki Türk halkını, Türkçeyi ve Türkiyenin de olduğu Türk tarihi medeni mirasını yok etmesine sessiz kalarak da destek vermemelidir. Tersine İran’da yaşayan Türk halkının milli hakları ve Türkçe eyitim ve yayın vs’ye yönelik baskı ve yasakların kaldırılmasını, Türk tarihi ve medeni mirası yok etmeyi durdurmasını, Türkiye-İran ilişkilerinin tam kapasite iyileşmesinin önkoşulu olduğunu resmen bu devlete bildirmelidir. Azerbaycan Cumhuriyeti de aynı siyaseti takip etmelidir.
4-Türkiye TV ve mediyası İran’ın Türklerle meskun bütün kuzeybatı, batı, kuzey ve orta İran’ı kapsayacak biçimde yeniden yapılandırılmalıdır.
TÜRKİYE DİYANETİ’NDE ALEVİ, CAFERİ, HIRISTİYAN VE MUSEVİ BİRİLMLERİNİN KURULMASI ÖNERİSİ
Devlete bağlı Diyanet’te sadece Sünni mezhebinin temsil edilmesi, Sünni olmayan inanç gurupların devletten soğumasına, aşırı Sünnilerin de devlet ve ülkeyi tekçe kendilerinin tasavvur ederek bu inanç grupları ikinci sınıf vatandaş olarak görmesi ve dışlamasına neden olmaktadır.
Özellikle Alevi ve Caferilerin Türkiye Diyanetinde temsil edilmemeleri ve kendi hallerine bırakılmaları, bütün bölgede var olan bu inanç gurupların büyük bölümünün anti Türk odaklar ve devletlerin etki alanına girmesi, bazısının da hâmi arayarak Şiileşip İran devleti ve Fars milli çıkarlarının maşası olmasıdır. Nitekim inançlı Caferi Türklerin bir çoğu ve inançlı Alevi Türklerinden bir kısmı İran Fars devleti etkisi altına girmiş, dini inançları olmayanların bir bölümü de aşırı Solcu ve Kürtçü akımlara katılmaktadır .....
Bu sorunları çözmek ve ortadan kaldırmak için, Türkiye Diyaneti bünyesinde dört Alevi, Caferi, Hırıstiyan ve Musevi birimlerinin kurulması önerilmektedir. Bu birimlerin kurulması, Diyanet kurumunu, adının gerektiyi gibi, belli bir inanç deyil bütün inançları temsil eden bir kuruma dönüşmesine yardım edebilir.
A-Türkiye Diyaneti bünyesinde iki yeni Alevi ve Caferi şübesinin yaratılması
Alevi Şübe: Alevi Şübe Türkiye’deki Alevilerler birlikte, İran’da hızla Kürtleşmekte olan Kızılbaş ve Ehl-i Hak v.s. Türkler, Arnavutluk ve diyer Balkan ülkelerindeki Bektaşiler, Türkiye ile Suriyedeki Nusayriler, İraktaki Türk kökenli ancak bugün Kürt dilli olan Şebekler v.s., Azerbaycan Respublikasında eski Kızılbaşların kalıntısı olup ancak günümüzde kendi inanç kimliklerini bilmedikleri için Fars Siiliyi etkisinde kalan Türkler, v.s.’nin durum ve sorunlarının çözümünden sorumlu olmalıdır
Caferi Şübe: Caferi Şübe İrak, İran ve
Azerbaycan Respublikasındaki Türk ve Türkman Şiiler, Afganistandaki Türk -
Moğol kökenli ancak bugün Deri dilli ve Fars Şiiliye geçen Hazaralar, Aymaklar,
Kızılbaşlar v.s.’nin durum ve sorunlarının çözümünden sorumlu olmalıdır.
not-Türkiye’de İran, Azerbaycan Respublikası ve İraktaki Türklerin “Şii” deyil, “Caferi” oldukları tezi kabul edilmelidir. Buradaki Caferi’den amaç, Nadir Şah Afşar’ın Osmanlı’ya önerdiyi, ancak Osmanlı yetkililerinin deyer ve önemini kavrayamadıkları Sünniliyin beşinci mezhebi olacak Caferi Mezhebi’dir.
1-Alevi ve Cafeti Birimleri, bu inançların önderleri tarafından yönetilmelidir.
2-Azerbaycan Respublikası’nda da benzer kurumlar oluşturulmalıdır.
3-Türkiye Alevi Birimi ile Azerbaycan Alevi Birimi, Türkiye Caferi Birimi ile Azerbaycan Caferi Birimi bir biriyle koordineli olarak, hatta örgütsel bağ içinde veya bir çatı altında çalışmalıdırlar.
4-Alevi Ve Caferi Şübelerinin Görevi: Bu gurupların eski dini eserlerini özellikle Türkçe olanlarını yayımlama; Kadın haklarına saygılı, hoşgörüye dayalı, Laikliye uyumlu ve şiddetten uzak dini metinler ve yorumlar ile modern Türkçe malzemelerini hazırlama, dini mekanları ve tapınaklarını, sırasıyla Cemevleri ve Camilerini onarma ve bakımını üstlenme, din adamlarını yetiştirme, ve en önemlisi onların İran Devleti tarafından Şiileştirilme ve Fars milli çıkarları ile yayılmacılığı doğrultusunda kullanılmalarını engellemek vs.
B- Türkiye Diyaneti bünyesinde iki yeni Musevi ve Hırıstiyan şübesinin yaratılması
Musevi Birimi: Musevi Birim Türkiye’de yaşayan Türkiyeli veya varsa Türk Musevilerle Avrupa’da yaşayan ve yok olmakta olan Kırımçak ve Karayim Musevi Türk ve Tatarların, hatta Azerbaycan Respublikasındaki Musevi Tatlarla ilgilenmeli ve onların durum ve sorunlarının çözümünden sorumlu olmalıdır.
Hırıstiyan Birimi: Hırıstiyan Birim Türkiye’de yaşayan Türkiyeli veya varsa Türk Hırıstiyanlarla Yunanistan’a göç eden Karamanlı Hırıstiyan Türkleri, Avrupa’da yaşayan Hırıstiyan Türk Gavavuzlar, Lipka Tatarları v.s. ile ilgilenmeli ve onların durum ve sorunlarının çözümünden sorumlu olmalıdır.
1- Musevi ve Hırıstiyan Şübeleri bu inançların önderleri tarafından yönetilmelidir.
2- Musevi ve Hırıstiyan Şübelerinin Görevi: Bu guruplara kendi Türk dil ve lehçelerinde eski ve yeni dini kitaplarını basma, dini mekanlarını onarma vs’de yardımcı olma; ve de onların özellikle Fıransa ve Yunanistan gibi Anti Türk devlet ve akımların etki alanına girmesini engellemek vs.
not-Türkiye devleti Yahudi ve Musevi konusunda Fars İran rejimi oyununa gelmemeli, her zaman itidal ilkesini izlemeli ve geleneksel Türk - Moğol töre ve yosunları ve Osmanlı geleneyine sıkı bağlı kalmalıdır. Fars Şiiliyinde Musevi düşmanlığı temeldir ve bu mezhebe Safevi döneminde doğrudan Haçlı Avrupa Hırıstiyanlığı ve Ermenistan kilisesinden ithal edilmiştir. Oysa Türk - Moğul töre ve yosunlarında ve özellikle Osmanlı tarihinde Yahudi ve Musevi düşmanlığı diye bir şey yoktur. Tersine Türk ve Musevi -Yahudi ittifakı sağlam tarihi temellere dayanır. Türkler ve Museviler tarih boyunca aynı biçimde iki Haçlı Avrupa Hırıstiyan köktendinciliyi tehdidi ile Aryaçılık Irkçı nefretine maruz kalmış ve bunlarca düşman sayılmıştır. Ayrıca Hırıstiyan Avrupası ile Yunanistan ve Ermenistan vs’nin Türklerle toprak-milli sorunları olduğu halde, Türk ve Yahudilerin birbiriyle hiç bir toprak temelli milli sorunları yoktur....
-Fars İran rejimi son onyıllarda Türkiye’yi aşırcılıkta kendine benzetmeye, Türkiye ile dünya Yahudi - Musevilerini bir birine düşman etmeye çalıştı. Bu siyasetin asıl amacı Türkiye ile Batı, NATO, Avrupa Birliyi vs’nin arasını açmak, Türkiye’yi onların sempatisi ve desteyinden mahrum ederek zayıflatmaktı. Bunda büyük ölçüde de başarılı oldu. ABD’nin var olmayan Ermeni Soykırımını tanıması, Avrupa’nın Doğu Akdenizde Türkiye’nin ve Karabağda Azerbaycanın haklı isteklerine karşı koyması, Türkiye’nin F35 projesinden atılması vs hep bu İrana benzeme yanlışlığının sonucudur. Türk ve Yahudi-Musevi bağları güçlü olsaydı bunların hiç biri olmayabilirdi ...
رائفی پور
اقدامات فوری (بدون ذرهای تردید) در بارهی پروندهی جمهوری آزربایجان
١-بازخوانی
درست و پاسخ به شبهات در بارهی پروندهی آزربایجان از زمان تجزیهی شوروی تاکنون
برای مخاطب ایرانی و آزربایجانی (خصوصا تورکها و آزریهای ایران)
٢-گرفتن
پروندهی آزربایجان از متصدیان مشکوک یا بی عرضهی کنونی آن
٣-تقویت
تیپ حسینیون (رزمندهگان غیور شیعهی آزربایجانی حاضر در سوریه) و تبدیل سریع آن
به لشگر، مانند اقدامات خوبی که نیروی قدس در خصوص لشگر فاطمیون انجام داد
٤-پایگاههای
موساد در جمهوری آزربایجان باید هدف حملهی قاطع و سریع نظامی ایران قرار گیرند
(مانند آنچه در اربیل صورت گرفت)
٥-تاسیس
هرچه سریعتر پایگاه نظامی ایران در جنوب ارمنستان (با توجه به درخواست ارمنستان)
٦-فشار به
رژیم صهیونیستی در نقاط دیگر
٧-عدم
پذیرفتن رژیم حقوقی دریای مازندران توسط مجلس به دلیل نقض آن توسط رژیم باکو
٨-تفهیم
اردوغان در بارهی پایان صبر ایران
٩-استفاده
از ظرفیت بالای علویهای تورکیه و سوریه و شبکهسازی در آنجا
١٠-ایجاد سکوهای انتشار رسانهای قوی و متنوع برای پاک سازی اذهان آلوده شدهی شیعیان جمهوری آزربایجان از پروپاگاندای صهیونیستی صورت گرفته در سی سال اخیر (بخوانید سکوت مطلق و مشکوک رسانهای مسئولان ذی ربط ایرانی)
اوکتوبر ٦،
٢٠٢١
YENİ OSMANLICILIĞA KARŞILIĞI YENİ SAFEVİCİLİK,
RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN YANITINI DA ULU ŞAH ABBAS VERMELİDİR.
https://sozumuz1.blogspot.com/2023/03/yeni-osmanliciliga-karsiligi-yeni.html
İRAN İSLAM CUMHURİYETİ’NİN ÜST DÜZEY
DİPLOMATI: TÜRKLER ALÇAK VE ŞEREFSİZDİRLER. ERDOĞAN MÜNAFIK VE TÜRKİYE DEVLETİ
KÖTÜ BİR HAYVANDIR. TÜRKLER ERMENİLERİ SOYKIRIM YAPMIŞ, ŞİMDİ DE KÜRTLERE BOMBA
YAĞDIRIYOR.
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/11/iran-islam-cumhuriyetinin-ust-duzey.html
İRAN’IN FARS-Şİİ DERİN DEVLETİ SÖZCÜLERİNDEN
RÂİFİPÛR: İRAN, TÜRKİYE ALEVİLERİNİ ÖRGÜTLEMELİ VE KULLANMALI; ERDOĞAN’IN
İRAN’IN SABRININ TÜKENDİYİNİ ANLAMASINI SAĞLAMALI
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/02/irann-fars-sii-derin-devleti.html
KASIM SÜLEYMANİ’NIN TÜRK, TÜRKİYE, OSMANLI VE
SELÇUKLU KARŞITI SÖZLERİ
http://sozumuz1.blogspot.com/2023/01/kasm-suleymaninin-turk-turkiye-osmanl.html
İRAN’DAN ERMENİSTAN’A UYARI: SOYKIRIM
İDDİASINDAN VAZ GEÇMEYİN, TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ NORMALLEŞTİRMEYİN
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/04/irandan-ermenistana-uyar-soykrm.html
İRAN’DA BULUNAN TÜRKİK MİLLETLER, YURTLARI, VE
BUNLARIN ÖZADLANDIRMALARI İLE MİLLİ BAYRAKLARI
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/06/iranda-bulunan-turkik-milletleri.html
İRAN’DA YAŞAMAKTA OLAN TÜRK HALKININ İRAN
DEVLETİ’NDEN TALEP ETTİĞİ KISA VE ORTAVADELİ İSTEKLER
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/11/iranda-yasamakta-olan-turk-halkinin.html
TÜRKİYE CUMHURİYETİ, (İRAN, AFGANİSTAN, İRAK,
SURİYE’DE) YAŞAYAN TÜRKLERİN KENDİ FEDERE DEVLETLERİNİ KURMALARINA DESTEK
VERMELİDİR
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/05/turkiye-cumhuriyeti-iran-afganistan.html
TÜRKİYE’NİN İRAN İŞİNE KARIŞMASI GEREKİYOR
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/11/turkiyenin-iran-isine-karismasi.html
TÜRKİYE DİYANETİ’NDE ALEVİ, CAFERİ, HIRISTIYAN
VE MUSEVİ BİRİMLERİNİN KURULMASI ÖNERİSİ
http://sozumuz1.blogspot.com/2022/10/turkiye-diyanetinde-alevi-caferi.html
No comments:
Post a Comment