Saturday, May 16, 2020

KARAMANOĞLU MEHMED BEY VE KONYA TÜRKMAN DÎVANI’NIN TÜRKÇE’Yİ RESMİ DEVLET DİLİ ETME GİRİŞİMİ

KARAMANOĞLU MEHMED BEY VE KONYA TÜRKMAN DÎVANI’NIN TÜRKÇE’Yİ RESMİ DEVLET DİLİ ETME GİRİŞİMİ

THE INITIATIVE OF KARAMANOĞLU MEHMED BEY AND KONYA TURKMAN DIVAN TO MAKE TURKISH THE OFFICIAL STATE LANGUAGE

MÉHRAN BAHARLI


Özet

1277de konyada Türkman Dîvanı aldığı kollektiv bir kararla Türkçeyi devlet kurumlarında sözel resmi dil ilan etmiştir. Dört gün sonra vezir Karamanoğul Mehmet Bey bir ferman yayınlayarak Türkçeye yazılı resmi dil statüsü vermiştir. Ardından Arap alfabesi temelinde Türkçe yazım kuralları oluşturmaya çaba gösterilmiştir. Ancak bu girişim başarısız olunca, yeniden Arapça ve Farsça yazmaya geri dönülmüştür. Türkçeye Anadoluda ilk kez resmi dil statüsü veren bu tarihi olay bir kaç aşamada gerçekleşmiştir. Türkiyede bu konu ile ilgili bazı yanlış yorumlar yapılmaktadır. Bunun başlıca nedeni bazı araştırmacıların olayı anlatan eski ve ilkin Farsça ve Türkçe kaynaklarda geçen bazı terimleri yanlış anlamlandırmasıdır. Makalemde bu tarihi olayı eski kaynaklar temelinde yeniden gözden geçirdim, ve bu bağlamda Erdoğan Meriç’in çıkardığı bazı sonuçlar ve yorumlarındaki dikkatsizlikleri ele aldım.

Abstract

In 1277, the Turkman Council in Konya made a collective decision to declare Turkish as the official spoken language in state institutions. Four days later, Vizier Karamanoğlu Mehmet Bey issued an edict, granting Turkish the status of the official written language. Then, efforts were made to create Turkish orthography rules based on the Arabic alphabet; However, when this attempt failed, they returned to writing in Arabic and Persian. This historical event, which granted Turkish its official language status for the first time in Anatolia, occured in several stages. There are some misinterpretations regarding this issue in Turkey. The main reason for this is that some researchers misinterpret certain terms used in old and primary Persian and Turkish sources that describe the event. In my article, I have reviewed this historical event based on old sources. In this context, I have discussed the inaccuracies in some of the conclusions drawn by Erdoğan Meriç.

اؤزه‌ت:

١٢٧٧ده قونیادا تورکمان دیوانی آلدیغی کولئکتیو بیر قرارلا، تورک‌جه‌نی دولت قوروم‌لاری‌ندا «سؤزه‌ل رسمی دیل» اعلان ائتدی. دؤرت گون سونرا وزیر قارامان‌اوغلو محمد به‌ی، بیر فرمان یایین‌لایاراق، تورک‌جه‌یه «یازی‌لی رسمی دیل» ایستاتوسو وئردی. آردی‌ندان عرب الیفباسی ته‌مه‌لی‌نده تورک‌جه یازیم (ایملا) قورال‌لاری اولوشدورمایا چاپا گؤسته‌ریلدی. آنجاق بو گیریشیم باشاری‌سیز اولونجا، یئنی‌ده‌ن عرب‌جه و فارس‌جا یازمایا گئری دؤنولدو. تورک‌جه‌یه آنادولودا ایلک که‌ز رسمی دیل ایستاتوسو وئره‌ن بو تاریخی اولاق، بیر نئچه آشامادا گئرچه‌ک‌له‌شمیش‌دیر. تورکییه‌ده بو قونو ایله ایلگی‌لی بیر سیرا یانلیش یوروم‌لار یاپیلماق‌دادیر. بونون باش‌لی‌جا نه‌ده‌نی بعضی آراشدیرماجی‌لارین اولایی آنلاتان اه‌سکی و ایلکین فارس‌جا و تورک‌جه قایناق‌لاردا گئچه‌ن بیر سیرا ده‌ریمی (اصطلاحی) یانلیش آنلام‌لاندیرماسی‌دیر. مقاله‌م‌ده بو تاریخی اولایی اه‌سکی قایناق‌لار ته‌مه‌لی‌نده یئنی‌ده‌ن گؤزده‌ن گئچیردیم. و بو باغ‌لام‌دا اه‌ردوغان مئریچ‌ین چیخاردیغی بعضی سونوج‌لار و یوروم‌لاری‌نداکی دقت‌سیزلیک‌له‌ری اه‌له آلدیم.

خلاصه:

در سال ١٢٧٧ در قونیا، دیوان تورکمان در یک قرار جمعی، تورکی را زبان رسمی شفاهی موسسات دولتی اعلان کرد. چهار روز بعد وزیر قارامان‌اوغلو محمد بیگ، با صدور یک فرمان، به تورکی موقعیت زبان رسمی مکتوب داد. پس از آن برای ایجاد املای تورکی بر اساس الفبای عربی سعی شد. اما بعد از ناکامی در این امر، دوباره به فارسی‌نویسی و عربی‌نویسی رجعت شد. این حادثه‌ی تاریخی که برای نخستین بار در تاریخ به زبان تورکی در آناتولی موقعیت زبان رسمی عطا کرد، در چند مرحله متحقق شده است. در تورکییه بعضی تفاسیر و روایات نادرست در باره‌ی این موضوع وجود دارد. علت اصلی این امر، آن است که بعضی از محققین، کلمات و اصطلاحاتی در منابع قدیمی و اولیه‌ی فارسی و تورکی که این ماجرا را روایت کرده‌اند را، به نادرستی معنی نموده‌اند. در مقاله‌ی حاضر، این حادثه‌ی تاریخی را بر اساس منابع قدیمی مرور کرده‌ام. و در این راستا، بعضی از تفاسیر و نتیجه‌گیری‌های غیر دقیق اردوغان مریچ را بررسی نموده‌ام.

Karamanoğlu Mehmet Bey’in adıyla özdeşleşmiş 1277 yılı Konya’da Türkçe’yi yazılı devlet diline dönüştürme girişimi, Türk târihinde benzeri olmayan bir olaydır. Bu girişimle Türkçe târihte ilk kez bir Türk devletinin Hukuken ve yasal (De Jure) olarak Resmi Dili ilan edilmiştir. Ondan önce Türkçe hep Fiilen (De facto) Resmi Dil olarak, özelikle Hakanlar tarafından ve Saraylarla Ordularda, ve daha çok Sözel anlanda kullanılırdı.

Bu yazıda İbn Bîbî, Yazıcızâde ve Seyid Lokman Urmulu’nun (Urmevi’nin) Oğuznâme ve Selçuknâmelerinde anlattıklarından hareketle, bu târihi girişimin bâzı özelliklerini incelemeğe çalıştım. İncelemenin sonucunda şu gerçekler bir kez daha görüldü:

1277 yılı Konya’da Türkçe’yi devlet diline dönüştürme girişimi bir kaç aşamada ve sadece devlet kurumlarına yönelik gerçekleşmiştir. İlk aşamada toplanan Türkman Dîvanı devlet kurumlarında Türkçe’nin Sözel Resmi Dil olarak kullanılmasını zorunlu kılmış, ikinci aşamada dört gün sonra vezir olan Karamanoğlu Mehmed Bey bir buyrukla Türkçe’yi devlet kurumlarında Yazılı Resmi Dil ilan etmiş, üçüncü aşamada Acem-Farsça Defteri yazan yazıcıların yerine Türkçe Defter yazan yazıcılar atanmıştır ...

* İbn Bîbî - Muhtasar Selçuknâme (Farsça’dan mot-a-mot çeviri): Bir gün Cimri büyük bir ihtişam ve görkemle kentin çevresinde gezintiye çıktı. [Dönüp atlardan] inince, Dîvan yaptılar. Her tarafa buyruklar yazdılar ve “Bugünden sonra Dîvan’da, Dergâh’ta ve Bârgâh’ta Türkçe’den başka [dil] konuşmayalar!” diye karar aldılar. Bir kaç gün işleri iyi yürüdü ve yolunda gitti. Vezirlik Mehmed Bey’e verildi. Dîvan mevkilerine hep alçaklar ve soysuzları atadılar[1]

* İbn Bîbî Târihi veya El-Evamirü’l-Alâ’iyye fi’l-Umûri’l-Alâ’iyye (Farsça’dan mot-a-mot çeviri): .... Ertesi gün Cimri’yi büyük bir ihtişam ve görkemle çok sayıda Yasakçı - Kavas, sayısız Çevgandar, süslü Candarlar, Silahdarlar ve Câmedarlarla birlikte atlandırıp kentin çevresinde gezmeğe çıktılar. [Dönüp atlardan] inince, Dîvan yaptılar. Ve her tarafa, makam sâhipleri ve sınır koruyucularını çağırmak için buyruklar çıkardılar ve “Hiç kimse bugünden sonra Dîvan ve Dergâh ve Bârgâh ve Meclis ve Meydan’da Türkçe’den başka [dil] konuşmaya!” diye karar aldılar. Bir kaç gün işleri güvende ve yolunda gitti. Ve vezirlik Karamanoğlu Mehmed Bey’e verildi. Her yandan ve her yönden halk armağan ve tansıklarla onlara akıştı. Koparttıkları ayaklanma ve ayrışma iyice tutunup yayıldı. Çarıklı Türkmanlar yüce ve iyi kokulu, kumaş, keten ve atlas giysilerde ortaya çıktılar. Devlet mevkilerine, Pervânecilik, Nâiplik, İstîfâ, Tuğracılık, ülkeyi İşrâf - gözlemleme ile Nazar - gözetme makamlarına, hep alçaklar ve soysuzları atadılar[2].

* Yazıcızâde Oğuznâmesi: Ertesi, Düzme’yi âyin ve revnek-i tamam birle ve Bölükbaşları ve Çevgandarlar ve Çavuşlar ve Silahdarlar ve Câmedarlarla atlandırdılar ve şehir etrafında gezdirip Seyran ettiler. Ve Seyran’dan dönüp Dîvan kurdular. Ve her tarafa ahkâm ve mekâtip gönderip, halkı Cimri’nin itâatına dâvet kıldılar. Ve buyurup karar ettiler ve şehirde çağırttılar ki “Şimden geri hiç kimesne Kapı’da ve Dîvan’da ve Mecâlis ve Seyran’da Türkî dilinden özge dil söylemesinler!” diyü, bir kaç gün anların işi bu tarik üzerine temşiyet buldu. Ve Karamanoğlu Mehmed Bey vezir oldu ve buyurdu ki “Defterleri Türkçe yazalar!”. Ol zamanda dahi Türkî yazı bünyâd olmamıştı. Her yazıcı kendi karîhasından bir türlü imlâ ile defter ve tafsil yazdılar. Cümle ayıtacakları vaktın, çün Türkî’nin zaptı ve raptı ve rukûmu yoktur, cehd edip cümle çıkarımadılar. Nâ-çâr ve nâ-kâm “Geri Pârsî şerh ve Arabî rukûm yazın!” diyü buyurdu. Ve her taraftan halk tuhfe ve armağan ve pîşkeşlerle geldiler. Anların şikâk ve muhâlefetine revâç zâhir oldu. Ve çarıklı ve katı görklü Türkler atlas ve nesiçler ve Bulgâri edikler giydiler. Ve Saltanat menâsıbını, Pervânelik ve Niyâbet ve İstîfâ ve Tuğra ve İşrâf ve Nezâret-i Ceyş, her bir hasa ve nâ-kese mukarrar kıldılar.[3]

* Yazıcızâde Tevârih-i âl-i Selçuk: Ertesi, Düzme.yi âyin ve revnek-i tamam bile ve Bölükbaşları ve Çevgandarlar ve Çavuşlar ve Silahdarlar ve Candarlarla atlandırdılar ve şehir etrafına gezdirip Seyran ettiler. Ve Seyran’dan dönüp, Dîvan tuttular ve her tarafa ahkâm ve betiler gönderdiler ve halkı Düzme’nin itâatına dâvet kıldılar. Ve dahi hüküm edip, şehirde çağırdılar ki “Şimden geri kimesne Kapı’da ve Dîvan’da ve Mecâlis ve Seyran’da Türkî dilinden gayrı dil söylemeyeler!”. Bir kaç gün anların işi bu tarik üzere temşiyet buldu. Karamanoğlu Mehmed Bey çün vezir oldu, buyurdu ki “Defterleri dahi Türkçe yazalar!”. Ol zamanda bu Arabî hurûfla dahi Türkçe yazmak âdet olmamıştı. Her yazıcı kendi karîhasından bir türlü defter ve tafsil yazdılar. Cümle ayıtacakları vaktın, başarımadılar. Nâ-çâr ve geri Pârsî şerh ve Arabî rukûm yazdılar. Her birinin kifâyet hesaplarını görüp hoş tuttu ve her birini hünerlerine göre terbiyet kıldı. Çün vezâret hükmünde müstakil oldu, her taraftan halk tuhfe ve armağan ve pîşkeşlerile Kapı’ya ve hizmetine vardılar. Hüküm ve işleri revâç buldu. Ve saltanat mansaplarını, Pervânelik ve Niyâbet ve İstîfâ ve Tuğra ve İşraf ve Nezâret gibileri - çün asıl Yazıcılar Sultanla gitmişlerdi - şehirde buldukları kişilere ve aşağa hallilere verdiler ….[4]

* Seyid Lokman Urmulu (Urmevi), İcmâl-i Âl-i Selçuk ber mevcib-i nakl-i Oğuznâme: Bu esnâda İstanbul’dan Berke Han hizmetinde olan Sultan İzzeddin’in ba’z evladı Tekfur hapsinde kalmıştı ve ekseri vefât edip ahvalleri nâ-ma’lum idi. Ve Karamanoğlu hîle ile bir meçhul Türk’ü peyda edip ve fâhir pâdişâhâne libaslar giydirip, “İstanbul hapsinden kaçan Gıyaseddin Keykâvus bin Sultan İzzeddin’dir” diyü îtibar ve iştihar verip, bir bedbaht Cimri’yi Âl-i Selçuk tahtına geçirip, kendisi vezâret ve vekâlet nâmıyla istîla buldu. Ve ol eyyâma tek memâlik-i Rum’da - hâla Bağdad gibi - Acem Defteri yazılırdı. Karamanoğlu ol tarzın mâhirlerini katl edip, işbu eyyâm-i şerîfte ma’mûl olan Defter’i peyda ettirdi ki ba’z ibârat-i lâzime Fârsî’yle olup, ekseri Türkî’dir.[5]

1-TÜRKÇE`NİN RESMİ SÖZEL DİL İLANI, DÎVAN`DA ALINAN KOLEKTİF BİR KARAR İDİ

Kaynaklar açıkça Türkçe’nin devlet kurumlarında Sözel alanda resmileştirme kararının Konya’yı ele geçiren Türkman yöneticilerin kurdukları Dîvan’da alındığını belirtirler:

* İbn Bîbî Târihi: [Dönüp atlardan] inince, Dîvan yaptılar. Ve her tarafa, ... buyruklar çıkardılar ve ... karar aldılar.

* İbn Bîbî- Muhtasar Selçuknâme: [Dönüp atlardan] inince, Dîvan yaptılar. Her tarafa buyruklar yazdılar ve ... karar aldılar.

* Yazıcızâde- Oğuznâme: ve Seyran’dan dönüp Dîvan kurdular ve her tarafa ahkâm ve mekâtip gönderip, halkı Cimri’nin itâatına dâvet kıldılar ve buyurup karar ettiler ve şehirde çağırttılar ki...

* Yazıcızâde- Tevârih-i âl-i Selçuk: ve Seyran’dan dönüp Dîvan tuttular ve her tarafa ahkâm ve betiler gönderdiler ve halkı Düzme’nin itâatına dâvet kıldılar ve hüküm edip şehirde çağırdılar ki...

Burada Dîvan, Hakan, Sadrazam ve başka yüksek rütbeli yöneticilerin oluşturduğu meclis, oturum veya toplantı anlamındadır. Dîvan’ın üyelerinin Konya’yı ele geçiren Ermenek ve Karamanlı Türkmanlar, onlara katılan Selçuklu ve Eşref Türkmanlarıyla yerel Türkmanlar v.s. olması düşünülebilir. Dolayısı ile bu Dîvan’ı “Türkman Dîvanı” ve aldığı ortaklaşa kararı da “Türkman Kararı” adlandırmak pek yersiz olmayacaktır. Kuşkusuz Karamanoğlu Mehmed Bey kendisi de bunların arasında olup, bütün Cimri - Düzme olayında olduğu gibi, bu toplantı ve ortaklaşa kararın alınmasında da başat ve yönetici rolü oynamıştır.

2-TÜRKÇE KONUŞMA ZORUNLULUĞU YALNIZ DEVLET KURUMLARINA YÖNELİKTİ

Kaynakların açıkça belirttiği gibi Türkman Dîvanı’nın aldığı Türkçe konuşma zorunluluğu kararı halka değil, sadece devlet kurumları ve resmi makamlara yönelikti. Amaç halkın konuştuğu dili değiştirmek değil, Devlet kurumlarının dilini halkın konuştuğu dil olan Türkçe’ye uyumlu olarak Türkleştirmekti. Nitekim Farsça Muhtasar Selçukname’de sadece resmi kurumlar olan Dîvan, Dergâh ve Bârgâh adları zikr edilmiş, Farsça Târih-i İbn Bîbî’de bu üçüne Meclis ve Meydan eklenmiş, Yazıcızâde ise Türkçe Oğuznâme ve Selçuknâmesinde Dergah’ı Kapı’ya çevirmiş, Bârgâh’ı atmış ve Meydan’ı belki uyak olduğu için Seyran’la değiştirmiştir.

* İbn Bîbî-Muhtasar Selçuknâme: “Bugünden sonra Dîvan’da, Dergâh’ta ve Bârgâh’ta Türkçe’den başka [dil] konuşmayalar!”

* İbn Bîbî Târihi: “Hiç kimse bugünden sonra Dîvan ve Dergâh ve Bârgâh ve Meclis ve Meydan’da Türkçe’den başka [dil] konuşmaya!

* Yazıcızâde- Oğuznâme: “Şimden geri hiç kimesne Kapı’da ve Dîvan’da ve Mecâlis ve Seyran’da Türkî dilinden özge dil söylemesinler!”

* Yazıcızâde- Tevârih-i âl-i Selçuk: “Şimden geri kimesne Kapı’da ve Dîvan’da ve Mecâlis ve Seyran’da Türkî dilinden gayrı dil söylemeyeler!”.

Bu kurumların hepsi resmi devlet kurumları ve kamusal alanlardır. Dergâh bir büyüğün herkes için başvurma yeri olan kapısı, katı, eşiği; Kapı yüksek düzeydeki resmi devlet dâiresi (örneğin Kızılbaş devletinde ÂLİ KAPI ve Osmanlıdakı çevirisi Bâb-i Âli); Bârgâh Sultan’ın Yüksek Dîvan’ı, Saray’ı veya Ulu Otağ’ı; Meclis her hangi bir konuyu görüşmek, konuşmak, tartışmak ve karara bağlamak üzere bir araya gelmiş devlet görevlilerin resmi toplantısı, oturumu, yığıncak ve topluluğu; Meydan genelde askerlerin kışla dışında askerî tâlim, tatbîkat, geçit, hizmet ve spor yarışmaları ve karşılaşmaları v.b. işler yapmaya elverişli yer anlamındadır.

Yazıcızâde’nin Meydan yerine belki de uyak olduğu için kullandığı Seyran bile, Erdoğan Meriç’in sandığının tersine, eğlence toplantıları, çevgân oynanan seyirlikle ilgili olmayıp, devlet görevlilerin resmi iş veya amaç için yaptıkları resmi gezme ve dolaşması anlamındadır. Zaten Cimri’nin kaynaklarda anlatılan Seyran’ı da, askeri-idâri makamlarla - Bölükbaşılar, Candarlar, Silahdarlar, Çavuşlar, Çevgândarlar, Câmedarlar ve Serhenglerle - yapılmış resmi nitelikli bir gezme idi. (Bölükbaşı: askeri bölüklerin kumandanı; Çavuş: pâdişâh ve paşaların yâveri, orduda birlik komutanı; Silâhdar: pâdişâh veya sadrâzam, vezir, beylerbeyi gibi devlet büyüklerinin silâhlarını muhâfaza eden ve bakımını yapan görevli; Candar: hükümdar ve sarayların korunmasına memur olan görevli, askerî muhâfız, düzeni ve huzuru sağlamakla görevli; Çevgândar: ucu eğri sopa ve değnek taşıyan çavuş; Serheng: yasakçı, kavas, Dîvan’ın çavuşu; Câmedar: hükümdâr ve yüksek mevkilerde bulunanların elbiselerini taşıyan görevli).

3-TÜRKMAN DÎVANI`IN KARARI SÖZEL ALANLA SINIRLI İDİ

Karamanlı yöneticileri devlet kurumlarında Türkçe’yi resmileştirme konusunda aşamalı bir geçişi benimsemişlerdi. Bu aşamaların ilki olan Türkman Dîvanı’nın kararı, Yazılı Dil değil, konuşma dili ve Sözel alanla ilgili idi.

* İbn Bîbî-Muhtasar Selçuknâme: Türkçe’den başka [dil] konuşmayalar!

* İbn Bîbî Târihi: Türkçe’den başka [dil] konuşmaya!

* Yazıcızâde- Oğuznâme: Türkî dilinden özge dil söylemesinler!

* Yazıcızâde- Tevârih-i âl-i Selçuk: Türkî dilinden gayrı dil söylemeyeler!

4-KARAMANOĞLU MEHMET BEYİ’N BUYRUĞU YAZILI DİLE YÖNELİKTİ İDİ

Türkman Dîvanı kararından dört gün sonra Karamanoğlu Mehmed Bey vezirlik makamına getirildi ve bunu tâkîben defterlerin de Türkçe yazılması, Acem Defteri’nden Türk Defteri’ne geçişin gerektiğine dâir buyruk çıkardı. Dolayısıyla Türkçe’yi devlet kurumlarında resmileştirmenin ikinci aşaması veya vezir Karamanoğlu Mehmed Bey’in buyruğu, Sözel Dil değil Yazılı Dille ilgili idi.

* Yazıcızâde- Oğuznâme: Bir kaç gün anların işi bu tarik üzerine temşiyet buldu. Ve Karamanoğlu Mehmed Bey vezir oldu ve buyurdu ki “Defterleri Türkçe yazalar!”. Ol zamanda dahi Türkî yazı bünyad olmamıştı.

* Yazıcızâde- Tevârih-i Âl-i Selçuk: Bir kaç gün anların işi bu tarik üzere temşiyet buldu. Karamanoğlu Mehmed Bey çün vezir oldu buyurdu ki “Defterleri dahi Türkçe yazalar!”. Ol zamanda bu Arabî hurûfla dahi Türkçe yazmak âdet olmamıştı.

* Seyid Lokman Urmevi, İcmal-i Âl-i Selçuk ber mevcib-i Nakl-i Oğuznâme: Ve ol eyyâma tek memâlik-i Rum’da hâla - Bağdad gibi - Acem Defteri yazılırdı. Karamanoğluişbu eyyâm-i şerîfte ma’mul olan Defter’i peyda ettirdi ki ba’z ibârat-i lâzime Fârsî’yle olup, ekseri Türkî’dir

5-YAZICILARLA İLGİLİ ALINAN ÖNLEMLER

Konya 1277de Türkçe’yi Resmi Dil etme girişimi Türkman Dîvanı’nın aldığı karar ve vezir Karamanoğlu Mehmed’in çıkardığı buyrukla sınırlı değildi. Kâtip ve Yazıcılarla ilgili alınan bâzı önlemler, örneğin Farsça kâtipler veya Acem Defteri yazan yazıcıların yerine Türkçe yazan yazıcıları atama da vardı. Seyid Lokman Urmevi, Karamanoğlu Mehmed Bey’in Acem Defteri yazan uzman yazıcıları öldürdüğünü yazıyor. Yazıcızâde ise Tevârih-i Âl-i Selçuk’ta, Karamanoğlu Mehmed Bey’in makam sâhiplerine iyi davrandığı, hatta onları yetenek ve becerilerine göre ödüllündirdiği, yeni Yazıcıları ise eski yazıcılar Sultanla gittikleri için atadığını söylüyor.

İbn Bîbî yüksek mevkilere hep alçaklar ve soysuzların getirildiğini yazmıştır. Bu yüksek mevkiler arasında, Tuğracılık gibi, Yazıcılık-Kâtiplik de vardı. Burada alçak ve soysuzlardan amaç, Aşağa Halli, Katı Görüklü Türkler, Ayağı Çarıklı ve Kızıl Börklü Türkmanlar’dır. bu Türkler, prestij diller ve yüce ve soylu kültürler sayılan Farsça ve Arapça’yı bilmedikleri ve benimsemedikleri için, Selçuknâmelerin çoğunda aşağılanıp aşağa halli, soysuz ve alçak diye nitelenmişlerdir. Bu kaynaklarda onların - Selçuklu karşılığında - Türklük ve Türkmanlığı’na vurgu bile, aşağılayıcı nitelik taşımaktadır.

* İbn Bîbî Târihi veya el-Evâmir-ul-Alâiyye fil-umûr-il-Alâiyye: “....Ve Vezirlik Karamanoğlu Mehmed Bey’e verildi. Her yandan ve her yönden halk armağan ve tansıklarla onlara akıştı. Koparttıkları ayaklanma ve ayrışma iyice tutunup yayıldı. Çarıklı Türkmanlar yüce ve iyi kokulu, kumaş, keten ve atlas giysilerde ortaya çıktılar. Devlet mevkilerine, Pervânecilik, Nâiplik, İstîfâ, Tuğracılık, ülkeyi İşrâf - gözlemleme ile Nazar - gözetme makamlarına hep alçaklar ve soysuzları atadılar

* İbn Bîbî - Muhtasar Selçuknâme: Vezirlik Mehmed Bey’e verildi. Dîvan mevkilerine hep alçaklar ve soysuzları atadılar

* Yazıcızâde Oğuznâmesi: Ve çarıklı ve katı görklü Türkler atlas ve nesiçler ve Bulgâri edikler giydiler. Ve Saltanatın menâsıbını, Pervânelik ve Niyâbet ve İstîfâ ve Tuğra ve İşraf ve Nezâret-i Ceyş, her bir hasa ve nâ-kese mukarrar kıldılar

* Yazıcızâde Tevârih-i Âl-i Selçuk: Her birinin kifâyet hesaplarını görüp hoş tuttu ve her birini hünerlerine göre terbiyet kıldı. .... Ve saltanat mansaplarını – Pervânelik ve Niyâbet ve İstîfâ ve Tuğra ve İşraf ve Nezâret gibileri [ve] çün asıl Yazıcılar Sultanla gitmişlerdi - şehirde buldukları kişilere ve aşağa hallilere verdiler.

* Seyid Lokman Urmevi, İcmal-i Âl-i Selçuk ber mevcib-i nakl-i Oğuznâme: Ve Karamanoğlu hîle ile bir meçhul Türk’ü peyda edip ve fâhir pâdişâhâne libaslar giydirip, ... îtibar ve iştihar verip, bir bedbaht Cimri’yi Âl-i Selçuk tahtına geçirip, kendisi vezâret ve vekâlet nâmıyla istîla buldu. Ve ol eyyâma tek memâlik-i Rum’da hâla - Bağdad gibi - Acem Defteri yazılırdı. Karamanoğlu ol tarzın mâhirlerini katl edip...

6- TÜRK DEFTERİNİ OLUŞTURMADA GEÇİCİ BAŞARISIZLIK

Türkman Dîvanı ve vezir Karamanoğlu Mehmed Bey’in Türkçe’yi Resmi Dil etme çabaları kısa vadede başarısız oldu. Yazıcızâde’ye göre bunun nedeni o zamana dek Anadolu’da Arap harfleriyle Türkçe yazma alışkanlığının olmayışı; Türkçe’nin rakamlar ve oturmuş imlası, defterlerde işlem ve hesapları kaydetme ve açıklama için Türkçe yazı dili kurallarının yokluğu idi. Türkçe Dîvanın olmayışının başlıca nedenleri Türküstan - Ortaasyadan gelen Türkmanların genelde yazar okur olmadığı, yazar okur olan Türk ve Moğolların çoğunun da, Arap alfabesi değil, hala eski Uygur alfabesini kullanması idi). Dolayısıyla yeni atanan yazıcılar kendi yaratıcılıklarıyla türlü türlü imlalar oluşturma ve bunlarla Türkçe küçük Defter ve kısa tafsiller yazmaya başlamış, ancak bunları sıkı kurallara bağlı bütün metin ve mecmualara dönüştürmede başarılı olamamışlardır.

* Yazıcızâde - Oğuznâme: Ol zamanda bu Arabî hurûfla dahi Türkçe yazmak âdet olmamıştı. Her yazıcı kendi karîhasından bir türlü defter ve tafsil yazdılar. Cümle ayıtacakları vaktın, başarımadılar.

* Yazıcızâde - Tevârih-i Âl-i Selçuk: Ol zamanda dahi Türkî yazı bünyad olmamıştı. Her yazıcı kendi karîhasından bir türlü imla ile defter ve tafsil yazdılar. Cümle ayıtacakları vaktın, çün Türkî’nin zaptı ve raptı ve rukûmu yoktur, cehd edip cümle çıkarımadılar.

7-FARSÇA ŞERH VE ARAP RUKÛMUNA DÖNÜŞ

Türkçe Defteri yaratma yolunda bu ilk başarısız denemeden sonra vezir Karamanoğlu Mehmed Bey, nasipsiz ve çâresiz, tekrar yazıları Farsça ve rakamları Arapça yazmaya ferman çıkardı.

* Yazıcızâde - Oğuznâme: Nâ-çâr ve nâ-kâm “Geri Pârsî şerh ve Arabî rukûm yazın!” diyü buyurdu.

* Yazıcızâde - Tevârih-i Âl-i Selçuk: Nâ-çar ve geri Pârsî şerh ve Arabî rukûm yazdılar.

8-TÜRKMAN DÎVANI KARARI VE KARAMANOĞLU MEHMED BEY BUYRUĞU’NUN KALICI ETKİLERİ

Selçuklular Ortaasya’da oldukları dönemden beri Arap ve Tacik - Fars kültürlerine hayran olup, onların Ortodoks İslam anlayışını benimsedikleri gibi, edebiyat ve bilim dili olarak, kendileri Türk ve Türk dilli olmalarına rağmen, Arapça ve Farsça’yı kullanıyorlardı. Tacik - Fars kültürleri etkisinde yetişmiş Selçuklu memurları da devlet işlerinde, Fars dilini kullanmakta idiler. Başka bir deyişle, Selçuklular en azı Divan Dili ve İslam Anyalışı açılarından Derîleşmiş idiler. Oysa Karamanlılar, başka Türkmanlar gibi, hem din hem dil açılarından Selçuk elitinden iyice ayrışmış, Derîleşme süreci dışında kalımış, dilleri Türkçe ve inançları Heterodoks İslam - Türk İslamı olan Türk kitlelerdi.

1277 yılı Konya’da Türkman Dîvanı ve Karamanoğlu Mehmed Bey’in devlet kurumlarında Türkçe'ye üstünlük vermeleri ve Türk Defteri yaratmaya çalışmaları, kısa vadede başarısız görülse de, uzun vadede Batı Oğuzlar arasında Farsça’nın kuvvetli tehakkümünü sarstı, Türkçe’nin gelişiminin önünü açtı, Arap elifbalı Türk Defteri’nin oluşup Türkçe’nin Türkman devletler özellikle Osmanlı’da Yazılı Devlet Dili statüsü kazanmasını sağladı.

Bu yüzden ve doğru olarak Karamanoğlu Mehmed Bey’i, Seyid Lokman Urmevi “Türk Yazı Dili veya Türk Defteri’nin yaratıcısı”, Hayrullah Efendi de “Türk dilini mahv olmaktan kurtaran şahsiyet” diye tanımlamışlardır.

* Seyid Lokman Urmevi, İcmal-i Âl-i Selçuk ber mevcib-i Nakl-i Oğuznâme: Ve ol eyyâma tek memâlik-i Rum’da hâla - Bağdad gibi - Acem Defteri yazılırdı. Karamanoğluişbu eyyâm-i şerîfte ma’mul olan Defter’i peyda ettirdi ki ba’z ibârat-i lâzime Fârsî’yle olup, ekseri Türkî’dir.

* Hayrullah Efendi: Bâdehu Dîvan tertip olunup tahrirat ve evâmerin cümlesi lisân-i Fârsi üzere yapıldığından Lisân-i Türk mahv olmak derecesine gelmişti. Binâenaleyh Dîvan’da kirâat olunacak evrâkın mecmûu Lisân-i Türki üzre olup elsine-yi sâire ile tekellüm muhkem yasak oldu.[6]

Erdoğan Merçilin makalesindeki bazı yetersizlikler

Erdoğan Merçil, aşağıdaki makalesinde[7] doğru olarak Dîvan’ın Kararı’nı Karamanoğlu Mehmed Bey’le özdeşleştirilmemesi gerektiğini belirtmiştir. bu doğru bir yorumdur. Ancak bunun yanında Erdoğan Merçil makalesinde bir kaç yanlış çeviri ve yorum ile tespite de yol vermiştir:

1- Erdoğan Merçil, Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçe’nin Resmi Dil edilmesi olayındaki rolünü yok saymıştır. Ancak vezir Karamanoğlu Mehmed Bey o girişimin ikinci aşamasında çıkardığı Fermanla Türkçe’yi Yazılı Resmi Dil îlan eden şahıstır. Ayrıca Karamanoğlu Mehmed Bey ilk aşamada Türkman Dîvanı’nın Türkçe’yi Sözel Resmi Dil ilan eden Kararı’nın da başmimârıdır.

2- Erdoğan Merçil, İbn Bîbî’nin Farsça metninde “Tarafdâr” kelimesini bugünkü Taraftar (yandaş) anlamında açıklamıştır. Oysa eski Farsça’da “Tarafdâr”, Sınır muhâfızı, Serhad-dâr anlamında ve bir resmi devlet görevlisi idi.

3-Bu yanlış çeviri temelinde Merçil, Dîvan’ın kendi taraftarlarını çağırmak ve toplamak için etrafa mektuplar gönderdiği yanlış sonucuna varmıştır. Oysa Dîvan’ın mektupları kendi taraftarlarını çağırmak için değil, yeni alınan kararları devlet makamlarına ve bu arada Serhâd-dârlara bildirmek içindi.

4- Merçil “Seyran” kelimesini eğlence toplantıları diye anlamlandırmıştır. Oysa burada Seyran, devlet görevlilerinin resmi iş veya amaç için yaptıkları resmi gezme ve dolaşması anlamındadır.

5- Merçil “Çevgândar” kelimesini çevgân oynanan seyirlik ve eğlence ile ilgili diye tanımlamıştır. Oysa Çevgândâr, ucu eğri sopa ve değnek taşıyan Çavuş, dolayısı ile askeri bir rütbedir.

6- Erdoğan Merçil’in bu son yerinde olmayan iki çevrisi, Türkçe’nin zorunlu kılınmasının halkı ve gayri resmi ortamları da kapsadığı yanlış izlenimini yaratıyor. Oysa Türkçe’yi Resmi Dil olarak kullanma zorunluluğu, sadece devlet kurumları ve resmi makamlarla kamusal alanlara kısıtlı olup, halkı ve bu arada eğlence toplantıları ve spor oyunları gibi özel alanları kapsamıyordu.


[1] مختصر سلجوق‌نامه (ص ٣٢٦): ذکرِ استیلاءِ قرامانیان و تسلّطِ جِمری. پدف ص ٧٠٥ : روزی جِمری به آئین و رونقِ تمام گردِ شهر سیران کرد. و بعد از نزول دیوان کردند و فرمان‌ها به اطراف نوشتند و قرار نهادند که «بعدالیوم در دیوان و درگاه و بارگاه جز به زبان تورکی سخن نه‌رانند». روزی چند کارِ ایشان را رواج و نفاق ظاهر شد. و وزارت بر محمّد بگ مقرّر شد و مناصبِ دیوان را بر هر خَسی و ناکَسی تقریر کردند.

[2] نسخه‌یِ عکسی‌یِ تاریخِ ابن بی بی (کتاب الاوامر العلائیه فی الامور العلائیه ....): آیا صوفیا، ٢٩٨٥، ص ٦٩٦: روزِ دیگر جِمری را به آیین و رونقِ تمام و با سرهنگانِ بسیار، و چوگان‌دارانِ بی شمار، و جان‌دارانِ آراسته، و سلاح‌داران، و جام.ه.داران سوار گردانیدند و گِردِ شهر سیران کردند. بعد از نزول، دیوان داشتند و فرمان‌ها به هر طرفی به دعوتِ اصحابِ مناصب و طرف‌دارانِ ممالک اِنفاذ کردند. و قرار چنان نهادند که «هیچ کس بعدالیوم در دیوان و درگاه و بارگاه و مجلس و میدان جز به زبانِ تورکی سخن نه‌گوید». روزی چند کارِ ایشان بر وفقِ امنّیت به مشیت پذیرفت. و وزارت بر محمّد بگ پسرِ قارامان مقرّر شد. و از هر جانب و طَرَف مردم با طُرُف و تُحَف روی بدیشان نهادند و بازارِ مخالفت و شِقاقِ ایشان رواج، و نفاقِ بسیار ظاهر شد. و تورکمانانِ چارێق‌پوش در جامه‌هایِ رفیعِ اَریج و نَسیج و عَتّابی و قَطَنی متجلّی شدند و مناصبِ سلطنت را از پروانه‌گی و نیابت و استیفاء و طغرا  (تۇغرا) و اِشراف و نَظَرِ مملکت، بر هر خَسی و ناکَسی تقریر کردند.

[3] یازی‌جی‌زاده علی، اوْغوزنامه، ١٤نجی یۆز یێل. پدف ٨٠٥: .... ائرته‌سی دۆزمه‌یی آیین و رونقِ تمام بیرله و بؤلۆک‌باش‌لارێ و چوْوقان‌دارلار و چاوۇش‌لار و سلح‌دارلار و جامه‌دارلارلا آت‌لان‌دێردێ‌لار و شه‌هیر اطرافێ‌ندا گه‌زدیریپ سیران ائتدی‌له‌ر. و سیران‌دان دؤنۆپ، دیوان قۇردۇلار و هر طرفه احکام و مکاتیب گؤنده‌ریپ، خلقی جیمری‌نین اطاعتی‌نه دعوت قێلدێ‌لار. و بۇیۇرۇپ قرار ائتدی‌له‌ر و شه‌هیرده چاغێرتدێ‌لار که «شیمده‌ن گئری، هیچ کیمه‌سنه قاپێ‌دا و دیوان‌دا و مجالس و سیران‌دا تۆرکی دیلی‌نده‌ن اؤزگه دیل سؤیله‌مه‌سین‌له‌ر» دییۆ، بیر قاچ گۆن آن‌لارێن ایشی بۇ طریق اۆزه‌ری‌نه تمشیت بۇلدۇ. و قارامان‌اوْغلۇ محمّد به‌ی وزیر اوْلدۇ و بۇیۇردۇ که «دفترله‌ری تۆرک‌جه یازالار». اوْل زمان‌دا داخێ تۆرکی یازێ بنیاد اوْلمامێش‌دێ. هر یازێ‌جێ که‌ندی قریحه‌سی‌نده‌ن بیر تۆرلۆ املاء ایله دفتر و تفصیل یازدێ‌لار. جمله آیێتاجاق‌لارێ وقتین، چون تۆرکی‌نین ضبطی و ربطی و رقومۇ یوْخ‌دۇر، جهد ائدیپ جمله چێخارێ‌مادێ‌لار. ناچار و ناکام «گئری پارسی شرح و عربی رقوم یازێن» دییۆ، بۇیۇردۇ. و هر طرف‌ده‌ن خلق تُحْف.ه و آرماغان و پیش‌کش‌له‌رله گه‌لدی‌له‌ر. آن‌لارێن شِقاق و مخالفتی‌نه رواج ظاهر اوْلدۇ و چارێق‌لێ و قاتێ گؤرک‌لۆ تۆر‌ک‌له‌ر اطلس و نَسیج‌له‌ر، بۇلغاری ائدیک‌له‌ر گییدی‌له‌ر و سلطنت مناصبی‌نی پروان.ه‌لیک و نیابت و استیفاء و تۇغرا و اِشراف و نظارتِ جیش، هر بیر خَس و ناکَسه مقرّر قێلدێ‌لار ... 

[4] یازی‌جی‌زاده، تواریخِ آلِ سلجوق - پدف ٨١٨-٨١٩: ائرته‌سی دۆزمه آیین و رونقِ تمام بیله و بؤلۆک‌باش‌لارێ و چوْوقان‌دارلار و چاوۇش‌لار و سلح‌دارلار و جامه‌دارلارلا آت‌لاندێردێ‌لار و شه‌هیر اطرافێ‌نا گه‌زدیریپ سیران ائتدی‌له‌ر. و سیران‌دان دؤنۆپ دیوان تۇتدۇلار و هر طرفه احکام [و] به‌تی‌له‌ر گؤنده‌ردی‌له‌ر و خلقی دۆزمه‌نین اطاعتی‌نه دعوت قێلدێ‌لار و داخێ حکم ائدیپ شه‌هیرده چاغێردێ‌لار که «شیمده‌ن گئری کیمه‌سنه قاپێ‌دا و دیوان‌دا و مجالس و سیران‌دا تۆرکی دیلی‌نده‌ن غیری دیل سؤیله‌مه‌یه‌له‌ر». بیر قاچ گۆن آن‌لارێن ایشی بۇ طریق اۆزه‌ره تمشیت بۇلدۇ. قارامان‌اوْغلۇ محمّد به‌ی چون وزیر اوْلدۇ بۇیۇردۇ که «دفترله‌ری داخێ تۆرک‌جه یازالار». اوْل زمان‌دا بۇ عربی حروف‌لا داخێ تۆرک‌جه یازماق عادت اوْلمامێش‌دێ. هر یازێ‌جێ که‌ندی قریحه‌سی‌نده‌ن بیر تۆرلۆ دفتر و تفصیل یازدێ‌لار. جمله آیێتاجاق‌لارێ وقتین باشارێ‌مادێ‌لار. زیرا تۆرکی‌نین ضبطی قوْلای دئییل‌دیر و رقومۇ یوْخ‌دۇر. ناچار و گئری پارسی شرح و عربی رقوم یازدێ‌لار. هر بیری‌نین کفایت حساب‌لارێ‌نێ گؤرۆپ خوش تۇتدۇ، و هر بیری‌نی هنرله‌ری‌نه گؤره تربیت قێلدێ. چۆن وزارت حکمۆنده مستقل اوْلدۇ، هر طرف‌ده‌ن خلق تحفه و آرماغان و پیش‌کش‌له‌ری‌یله قاپێ‌یا و خذمتی‌نه واردێ‌لار. حکم و ایش‌له‌ری رواج بۇلدۇ. و سلطنت منصب‌له‌ری‌نی، پروان.ه‌لیک و نیابت و استیفاء و تۇغرا و اِشراف و نظارت گیبی‌له‌ری - چون اصل یازێ‌جێ‌لار سلطان‌لا گئتمیش‌له‌ردی- شه‌هیرده بۇلدۇق‌لارێ کیشی‌له‌ره و آشاغا حال‌لێ‌لارا وئردی‌له‌ر.

[5] سید لقمان اورمولو (اورموی) - اجمالِ احوالِ آلِ سلجوق بر موجبِ نقلِ اوْغۇزنامه: بۇ اثنادا ایستانبول‌دان به‌رکه‌ خان خذمتی‌نده ‌اوْلان سلطان عزّالدین‌ین بعض اولادێ ته‌کفۇر حبسی‌نده ‌قالمێش‌دێ و اکثری وفات ائدیپ احوال‌لارێ‌ نامعلوم ایدی. و قارامان‌اوْغلۇ حیله‌ ایله ‌بیر مجهول تۇرک‌ۇ پیدا ائدیپ و فاخر پادشاهانه ‌لباس‌لار گییدیریپ «ایستانبول حبسی‌نده‌ن قاچان غیاث‌الدّین کیکاووس بن سلطان عزّالدّین‌دیر» دییه ‌اعتبار و اشتهار وئریپ، بیر بدبخت جیمری.یی آلِ سلجۇق تختی‌نه‌ گئچیریپ، که‌ندی‌سی وزارت و وکالت نامێ‌یلا ‌استیلا بۇلدۇ. و اوْل ایّاما ته‌ک ممالکِ رۇم‌دا حالا بغداد گیبی عجم دفتری یازێلێردێ. قارامان اوْغلۇ اوْل طرزین ماهرله‌رین.ی قتل ائدیپ، ایش‌بۇ ایّامِ شریف‌ده‌ معمول بِهْ ‌اوْلان دفتری پیدا ائتدیردی که‌ بعض عباراتِ لازمه‌ فارسی‌یله ‌اوْلۇپ، اکثری تۆرکی‌دیر.

[6] خیراللّه افندی (؟-١٨٦٦): بعده دیوان ترتیب اوْلۇنوپ تحریرات و اوامرین جمله‌سی لسانِ فارسی اۆزه‌ره یاپێلدێغێ‌ندان لسانِ تورک محو اوْلماق درجه‌سی‌نه گه‌لمیشدی. بناءً علیه دیوان‌دا قرائت اوْلۇناجاق اوراقین مجموعۇ لسانِ تورکی اۆزره اوْلۇپ، السنه‌یِ سائره ایله تکلّم اوْلۇنماسێ محکم یاساق اوْلدۇ. تاریخ ١٠ ذی الحجه ٦٧٦- ٤ ماییس ١٢٧٧

[7] ERDOĞAN MERÇİL, Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe’nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul etti?

No comments:

Post a Comment