TÜRKİYE
NASIL FARS DEVLETİ’NİN İSTİRATEJİK MÜTTEFİKİ OLDU?
AKP
makamlarının İbrahim Reisi olayında İran devletine yönelik sergiledikleri sempati
ve karşılılsız sevgi seli, bazılarına göre “Osmanlının İran’a Büyük Devlet
Protokolü uygulaması” tutumunun devamıdır. Bu iddia tamamen gerçekdışı ve
yanlıştır.
Osmanlının
Büyük Devlet Protokolü uyguladığı “O” İran devleti, Haçlılara karşı Osmanlı ile
birlik kuran laik Türk “Kacar” devleti idi. Türk düşmanı, Pan İranist ve Ermeni
müttefiki, Haçlı ürünü olan bugünkü Fars Molla köktendinçi Şii devleti deyildi.
Kacar,
İngiltere başta olmak üzere Avrupa Haçlı devletlerinin yıkmak istedikleri bir
devletti. Zira Kacarlar Türk bir sülale idi, kendilerini Türkman ve kökenlerini
Moğol biliyor ve bununla da kıvanç duyuyorlardı. Kökenlerinin Anadolu ile
Türküstanda olduğunu her fırsatta vurguluyorlardı. Kacar döneminde Türkçenin
Türkman ve Osmanlı lehçeleriyle birlikte Çağatay lehcesi de devletin defakto resmi
dilleri arasındaydı. Kacar devleti, Osmanlı ile ittifak kuran, İran’da Ermeni kilisesinin
ve Haçlı devletlerin maşası olan Safevilerin yaygınlaştırdıkları Sünni karşıtı
tören ve söylemleri yasaklayan, Muzaffereddin Şah döneminde Osmanlı İttihad-ı
İslam projesini benimseyen, Kacar ile Osmanlı’yı “Tek Devlet, Tek Millet” diye
gören ve tanımlayan, okullarda Türkçe okutulmasını emr eden bir Türk devleti
idi. Buna göre de başta Sultan Abdulhamid olmak üzere son dönem Osmanlı
Sultanları Kacar devletini hep kolluyor, İngiltere – Rusya’ya karşı savunuyor,
zayıflaması ve dağılmasını istemiyorlardı.
Daha
önceleri Osmanlı İmparatorluğu Fars Şiism’e ve onun devletleşmesi, Haçlı
uydurması ve Ermeni maşası olan Safevilere karşı çıkmış, ikiyüz yıl boyuncu
savaşmıştır. Vaktiyle Sultan Selim sorunun temeline yönelmiş, İran’a yürümüş ve
Türkili’ni kurtarmış, ancak hatalı bir deyerlendirme sonunda işi yarım bırakmıştır.
Bu tehdidin kökenini kazımayarak Kızılbaş devletini dağıtmadan geri dönmüştür .....
Safeviler
yıkıldıktan sonra Afşar Türkmanları Nadir Şah önderliyinde Afşar Devleti ve ondan
sonra da Kacar Türkmanları Ağa Memmed Han önderliyinde Kacar Devletini
kurmuşlardır. Osmanlı dostu olan bu iki Türkman devlet, Ermeni kilisesi ve
Haçlı sömürgeci devletlerin maşası olan Safevilerin bütün yıkıcı ve Türk
karşıtı mirasını birer birer temizlemiş, bu arada Safevi Şahlarının inkar
ettikleri ve unutturmak istedikleri Türkmanlığı ve Türkman kavramını dirçeltmiş, Türklük
temelinde Osmanlı ile Safevilerin koparmak istedikleri insani, siyasi, askeri,
edebi, kültürel vs. ilişki bağları yeniden kurmaya ve pekiştirmeye
çabalamışlardır.
Osmanlının
Büyük Devlet saydığı, işte bu iki Türk ve Türkman Afşar ve Kacar devletler idi.
Sömürgeci Haçlı devletlerin 1925de Türk’e düşmanlığı temelinde ve Türk
devletlerini Hindistan, Ortaasya, Ortadoğu ve Anadolu ile Balkanlarda birer
birer dağıtma istiratejisi gereyi kurduğu şimdiki Fars devleti deyildi.
1909ta
Kacar başkenti Tahran, anti Türk Taşnak ve Ezeli Babi teröristlerle Anglofil İranik
dilli Bahtiyari, Mazeni, Gilek vs.nin silahlı çeteleri tarafından, ardından Birinci
Dünya Savaşında bütün Kacar toprakları İngiltere ve Rusya, Türkili de onların
müttefikleri olan silahlı Ermeni ve Asoru Hırıstiyan çeteler tarafından işgal
edildi. Böylece Kacar Türk Devleti hızlı bir dağılma sürecine girdi. Bölgede
işgalci Haçlı Ordular ve Hırıstiyan terörislerin yaptıkları Türk halkının
katliamları ve Türk köy ve kentleri yağmalaması ve yakıp yıkması şiddetlenince,
Türk milleti Osmanlı Sultanından resmen yardım istedi, Sultan da Türk milletine
yardım elini uzattı. Sultanın emriyle Osmanlı Ordusu Türkili’ne girdi, ve on
binlerce şehit vererek Haçlı işgalcileri püskürttü. Ardından Türkili’nin
başkenti Tebrizde Urmulu Cemşid Han Subataylı Afşar önderliyinde “Türk Birlik
Devleti”ni kurdu. Ancak İstanbul İngiliz, Fıransız, İtalyan ve Yunanistan
ordularınca işgal edilince Osmanlı Ordusu bölgeyi terk etmeye mecbur oldu. Türkili’nde
kurulan “Türk Birlik Devleti” de yıkıldı. Üç yıl sonra İngiltere Rıza Han
eliyle Ahmed Şah Kacar’a karşı bir askeri darbe yaptı. Rıza Han da darbeden
dört yıl sonra artık sadece kağıt üzerinde var olan Türk Kacar Devleti ile İrandaki
bin yıllık Türk siyasi hakimiyetine son verdi ….
Türk Kacar
devletini yıktıktan sonra, İngiltere ve başka Sömürgeci Haçlı devletler onun
yerine Pehlevi Şahlığı adında katı Türk düşmanı olan Modern Fars Devletini kurduruverdiler.
Fars Pehlevi Şahlığı Osmanlı yıkıldıktan sonra kurulmuş ilk Fars devleti, İran
İslam Cumhuriyeti de onun devamıdır.
Modern
Fars Devleti - Fars Pehlevi Şahlığı kurulduğu ilk günden İran’da yaşayan Türk
milleti (Batı Oğuzlar) ile birlikte Türkmen (Doğu Oğuz) ve Halaç Türkik
milletlerini yok etmek için “Türk Etnik Ve Dilsel Soykırımı Pılanı”nı
geliştirdi ve uygulamaya koydu. Bu doğrultuda Türkçeyi, Türkçe eyitim ve Türk
eyitim kurumlarını, Türk mediyasını, Türk yayın ve basınını, Türk milletinin tarihi
ismi ve ednonimi olan “Türk”ü yasakladı. Farsca “Azeri” ve “Azerbaycanlı”
uydurma, ırkçı ve koloniyalist ad ve kimlikleri yaygınlaştırdı. Türkçe şahıs isimlerini
kadağan etti, ülkede bütün Türkçe toponimleri deyiştirip Farslaştırmaya başladı.
İran’a bin yıldan fazla hüküm sürmüş Türk devletlerinin ve Türk milletinin
medeni mirasını ya yıktı, ya yıkıma bıraktı, ya da Farslara mal etti. Tahran’da
Ermeni Taşnak terör örgütüne üs verdi. İran’da yaşayan Türk halkının Türkiyeyle
olan coğrafi bitişiklik ve bağını koparmak için Batı Azerbaycan İli’ni
Kürtleştirmeye başladı, Iraklı Kürt kaçkınları oraya yerleştirdi. ….
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk yıllarında, Osmanlıdan kalma subaylar ve
makamlar, yeni Fars devletinin Türk karşıtı siyasetlerine karşı çıktılar, Urmu başta
olmak üzere Türk bölgelerinde yeni İran makamlarının resmi törenlerde Türkçe
yerine Farsça konuşmalarına itiraz ettiler, Türkili’nin bütün kentlerinde
Türkçü derneklerin kurulmasına yardımda bulundular.
Hatta 1925de
Pehlevi Şahlığı bir kaç ay sonra kurulmadan önce, Atatürk de Türk Kacar
devletini kollama ve koruma Osmanlı siyasetine uygun olarak, Rıza Han’a karşı Sultan
Ahmed Şah’a Kacar tahtını geri almak için askeri yardım önerisi yaptı. Ancak
Ahmed Şah tarihi bir hata yaparak bu öneriyi reddetti.
Bu
dönemde Ruşeni Barkın, Rıza Nur, Süleyman Nazif, Fahrettin Şevket, ve onlarca
başka Osmanlı – Cumhuriyet aydın, düşünür, yazar ve siyaset adamı, sık sık Batının
Kacar Türk devleti’ni yıkıp yerine kurdurmak istediyi yeni Fars İran
Devleti’nin sadece İran’da yaşayan Türk milletini yok etmekle kalmayıp,
Haçlıların maşası ve Safeviliyin devamı olarak Türkiye Cumhuriyeti için de
ebedi bir tehdit odağı oluşturacağını; Türkiye Cumhuriyeti’nin doğu sınırında
İran’da yaşayan Türk halkı ve Türkili ülkesi Fars boyunduruğundan kurtulmadıkça
ve kendi bağımsızlığını kazanmadıkça, Türkiye’nin de tam bağımsızlığını ve
güvenliyini elde etmesinin mümkün olamayacağını anlattılar.
Ancak
bu aydın ve düşünerlerin uyarılarına rağmen, o dönemde İngiltere ile yakın
ilişkiler içinde bulunan Atatürk, Osmanlının Türk Kacar devleti ile İran’da yaşamakta
olan Türk milletini koruma ve kollama geleneksel ve oturmuş siyasetini terk etti
ve onlara sırtını çevirdi. Bu yeni siyasetin oluşmasında Atatürk’ün Misak-ı Milli
temelinde tam Avrupalı yeni bir Türk milleti
yaratma ideali, dolayısı ile Avrupa yani Balkanlar ve Kıbrıstaki Türkleri kendi
milletinden bilmesi - ancak Osmanlının tersine - Ortadoğu yani Suriye, Irak ve özellikle
ülke ahalisinin yarısına yakınını oluşturan İran’daki Türk halkını kendi
milletinden bilmemesi, onları yadırgaması ve dışlaması da etkili olmuştur.
Bununla
da yetinmeyip İngiliz siyasetine uyumlu yüzseksen derecelik tarihi bir U dönüşü
yapıp, Türk düşmanlığı temelinde İngiltere tarafından Türk Kacar hakimiyetine
son vererek kurulan Fars Pehlevi rejimi ile istitatejik müttefik oldu. Daha
sonra Atatürk İran tarihinde gelmiş geçmiş en katı Türk düşmanlarından biri
olan, İran’da bin yıllık Türk hakimiyetine son veren, Türkçeyi yasaklayan ve
Türk milletini yok etmek için Türk Etnik ve Dilsel Soykırımını devlet
siyasetine dönüştürüp uygulayan Rıza Şah’ı tantanalı biçimde Türkiye’de ağırladı.
....
Böylece
Türkiye Cuhmuriyeti Türk karşıtı aşırı Fars milliyetçiliyini benimsemiş yeni
İran Devletinin İran’da yaşamakta olan Türk milletini Farslaştırmasına yeşil
ışık yakmış oldu. İran Devleti de bunu Türk milletinin etnik temizlenmesi için
Türkiye’nin kendisine verdiyi açık çek olarak kabul etti ve çekinmeden Türk Etnik
Ve Dilsel Soykırımı’nı genişleterek ve derinleştirirerek uygulamaya koyuldu.
Ondan
sonra Kemalist dönemi Türkiyesi’nde her düzeyde, devlet, akademi, mediyada İran
hakkında Haçlı ve Oryantalist Tarih Yazımı ve propagansdası kabul edildi ve
temal alındı. İran’ın çok milletli bir ülke olduğu inkar edilerek homojen bir
Fars ve Pers ülkesi olduğu, tarihinin de Haçlı ve Oryantalist Tarih Yazımına uygun
olarak Ariyanların buraya geldiyi 2500 yıl önceden başladığı ve sadece Zerdüştilerin,
Perslerin ve Farsların tarihi olduğu yalanı yaygınlaştırıldı. Fars ile İran kavramları
eşanlamlaştırıldı, “Fars edebiyatı”, “İran edebiyatı” olarak adlandırıldı.
Türkiye’de günümüzde de devam eden Fars ve Pers olan İran’a karşı bir çeşit Tek
Taraflı Aşk kültürü ve geleneyi yaratıldı, “Saf Fars olan İranı seven” ve
“Perszede” akademisiyenler, tarihçiler, teknokratlar ve siyasetçi kuşakları
yetiştirildi ...
Türkiye
halkı Kemalist dönemde İran’ın bin yıldan fazla Türkik dünyasının parçası ve
merkezi olduğundan, ve bugün de on milyonlarca Türk’ün yaşadığı bir ülke ve nufusunun
görece çoğunluğunun Türk olduğundan, bu ülkede devlet tarafından Türk Etnik Ve
Dilsel Soykırımı uygulandığından habersiz bırakıldı.
Türkiye
Türklerinin ecdadının aslen Azerbaycan, Türkili ve İran’dan gelen Türkler
olduğu gerçeyi de onlardan gizletildi. Bu doğrultuda Türkiye Türklerinin Azerbaycan,
Türkili, İran ve Ortadoğu’da yaşamakta olan Türklerle soy ve tarih ve kültür
bağları ve devamlılığını yok etmek için, “Türkman” adı “Türkmen”le
deyiştirildi, tarihi gerçekler çarpıtılarak Türkiyedeki Türkmanlar (Yörükler,
Boy yapısına sahip Türkler, Orta ve Güney ve Doğu Anadolu Türkleri, ... )
doğrudan Türküstan’dan gelen Türkmenler - ve ne İran’dan gelen Türkmanlar - diye
sunuldu ....
Oysa Anadolu’nun
kapılarını Türklere açan Alparslan Ordusu’nun üsü Türkili’nde Batı
Azerbaycan’ın Hoy kentinde idi. Anadolu’ya gelen Selçuklular ve başka Türk
boyları, İran’da ve özellikle Yeni Türküstan veya Türkili’nde yaşayanlar Türklerle
oraya dalga dalga daha önce Eski Türküstan veya Ortaasya’dan gelmiş Türklerdi.
Osmanlı İmparatorluğunu kuran Kayı boyunun da ilkin yurtu ve vatanı
Türkili’ndeydi. İran ve Türkili’nden Anadolu’ya gelen bu Türkler, (Mevlana, Hoca
Dehhani, Nesimi, Sarı Saltuk, Husameddin Çelebi, Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas
Horasani, Dede Karkın, Ahi Evren, Abdal Musa, Geyikli Baba, Şeyh Buzağı, Aziz
Urmevi, Seyid Lokman Aşırlı, Abdulkadir Meraği’nin oğul ve torunları, ve
yüzlerce başkası) Anadolu ve Balkaların yerli Türk kültür ve medeniyetinin
gerçek kurucuları idiler. Bu alanda Türk İslamı, Rum Abdalları, Alperenler,
Horasan Erenleri, Ahilik, Bektaşilik, ve Türk Aleviliyi’nin yaratıcıları da
bunlardır.
Calayırlı
ve İlhanlılar, daha sonra Karakoyunlu, Akkoyunlular ve en son Kızılbaş
döneminde bu sefer yüzbinlerce Anadolulu Türk ve yüzlerce Türk boyu ve oymağı Azerbaycan,
Türkili ve İran’a geri akıştı. Böylece İran-Türkili-Azerbaycan ve Anadolu
Türkleri kökenleri bir olmakla birlikte, yüzyıllar boyunca ve sürekli bir
birine karışmakta ve kaynaşmaktaydılar. Bunun sonucunda Türkiye ve Türkili
Türklerinin birbiriyle olan ilişkisi, Türkiye Türkleri ile örneyin Kırgızlar
arasında olan ilişkisi gibi deyildir; Balkan Türkleri ile Anadolu Türklerinin
arasında bulunan ilişki gibidir. Kemalism ve Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi
devlet görüşü ise bu gerçeyi görmemeye, inkar etmeye ve deyiştirmeye çalıştı;
Anadolu Türklüyünü Türkli’inde bulunan tarihi kökleri ve gerçek kökeninden
kopardı. ....
İran’da
yaşayan Türk milletinin gözünde Türkiye’nin kendisine karşı yaptığı bu U dönüş
ve Türk karşıtı Fars milliyetçiliyi ve devletleşmesi olan İran Devleti ile
kurduğu ittifak, her açıdan bir ihanet idi. Ancak bu U dönüş, Türkik dünyasına
da kalıcı darbeler vurdu:
- Bu U dönüş Türkik
dünyasının bin yıldan fazla merkezi olan ve ortasında yerleşen İran’ı savaşsız
kansız iki elli Türk karşıtı Farslara ve dolayısıyla Türk düşmanı Haçlılara
teslim etti.
- Bu U dönüş Osmanlı İmparatorluğunun
yüzyıllar boyunca ve özellikle 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk çeyreyinde büyük
çabalarla elde ettiyi kazanımları mahvederek, Türkik Dünyasını ortadan ikiye
parçaladı, onun doğusu ve batısı arasında aşılmayacak bir duvar ve set yarattı.
- Bu U dönüş Türkik Dünyasının
kalbine eski Pers İmparatorluğunu kurmayı düşleyen, Haçlı maşası Safevi
ideolojisini ve saldırgan yayılmacı Fars ultramilliyetçiliyini benimsemiş Fars
İran Devleti adında bir hançer sapladı.
Bu U
dönüşü, aynı zamanda Türkiye’nin kendi milli çıkarlarına da ters idi:
-Kacar
döneminde Türkiye’nin, İran’ın kuzeybatısında yerleşmiş Türkili’nin Azerbaycan
Eyaleti üzerinden Kafkasya Azerbaycanı’na kesintisiz ve doğrudan toprak yolu ve
coğrafi bitişikliyi vardı. Bu U dönüşten sonra, Türkiye ile Kafkas Azerbaycanı
arasındaki bu coğrafi bitişiklik kesildi, bunların arasında Fars Devleti ve
onun hakim olduğu geçilmez bir alan oluşuverdi. Bunun sonucundadır ki bugün
Türkiye ve Azerbaycan Devletleri, Türk toprağı Araz’ın güneyinden geçen bir
koridordan, Farsı hakimiyeti altında bulunduğundan dolayı, mahrum kalarak,
bunun yerine Ermenistan toprağından geçen Zengezur koridorunun açılması için
yalvarır olmuşlardır.
-Bu U
dönüş Türkiye’nin doğusunda Batı Azerbaycan İli’nin İran Devleti ve Haçlı
merkezlerce (yaydıkları ve Batı Azerbaycan İli’ni Kürdüstan diye gösteren Büyük
Kürdüstan haritalarında) Kürdüstanlaştırılmasının yolunu açtı.
- Batı Azerbaycan İli’nin
Kürdüstanlaştırılması, hem bölgede yeni bir Anti Türk odak yaratacak, hem de
bölge demografisini Türk’ten Kürt’e deyiştirerek, Türkiye ⇔ Türkili - Kafkasya Azerbaycanı
arasında coğrafi kopukluğu ebedileştirecektir.
- Bu U dönüşle daha önce
Osmanlının nüfuz alanı olan Türkili ve özellikle Batı Azerbaycan İli, Türkiye
nüfuz alanından çıktı. Meydan İngiltere, Rusya ve başka Haçlı devletlerin cirit
atmasına boş bırakıldı.
-Bu U dönüş, İran Devletine Batı
Azerbaycan İli’nde Türk Etnik ve Dilsel Soykırımı dahil istediyi her türlü Türk karşıtı siyaseti, hiç
bir itirazla karşılaşmadan, uygulama olanağı verdi. Nitekim bunun sonucunda İran
İslam Cumhuriyeti çekinmeden PKK Kürt terör örgütünü de buraya
yerleştirdi.
-Bu U
dönüş İran’ın geri kalan kısmı ile Afganistan ve Tacikistan’ı içine alacak
kocaman Haçlı bir Farsistan kurulmasının – Pers İmparatorluğunun hortlamasının
yolunu açtı ….
Günümüz
Türkiyesindeki İslamcılar (AKP, Yeni Refah Partisi, Saadet Partisi vs.) ve MHP
çizgisindeki Milliyetçiler, tarihi bir felaket olan Kemalism dönemi U dönüşünü,
İran’ın Fars Molla Şii Devleti ile isitiratejik ittifaka dönüştürmüşlerdir. Kemalist
Türkiye, kendisini Osmanlının varisi olarak görmüyordu. Ancak günümüz
İslamcıların ve Milliyetçilerin böyle bir iddiası vardır. Fakat bunların Türk
düşmanı, Ariya Altıgeni’nin (Haçlı Fıransız, Yunan, Ermeni, Kürt, Fars ve Hint
yayılmacı milliyetçiliyinin) merkezi üyesi, ve Türkiye Alevilerini de dahil
edip Şii Hilal ile Pers İmparatorluğunu kurmayı düşleyen Fars İran Devleti ile
yarattıkları ittifak, Osmanlı mirasçısı olma iddialarıyla çelişiyor. Hatta
bazılarına göre Türkiye İslamcıları ve Milliyetçilerinin Fars İran Devleti ile kurdukları
ittifak, düpedüz Osmanlıya hiyanettir.